Usta ellerden günümüze paha biçilemez eserler

Usta ellerden günümüze paha biçilemez eserler
Osmanlı coğrafyasında el işçiliğiyle nakkaş ve hat sanatları ile birleştirilen, Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan tespih, ibadette kullanılmasının yanı sıra aksesuar olarak da değerlendiriliyor.

Meram Belediyesi’nin ev sahipliğinde ‘Habbeden İmameye Sabır Yolculuğu’ isimli tespih sergisinde milyonluk sanat eserleri olan tespihlerin sahipleri koleksiyonerler ve tespih ustaları Konya’nın Sesi Gazetemize eserleri ve yolculukları hakkında konuştular.

USTASIZ BAŞLADIĞI MESLEKTE

ARTIK ERDOĞAN’A TESPİH YAPIYOR

42 yıldır tespih sanatını icra eden ve ünü dünyaya yayılan usta Zekai Şenyurt, “Ben tespih yolculuğuma 1980 yılında başladım. Bir arkadaşım bu işi teklif etti ve yapmaya karar verdim. Tespihte ustam yoktu, deneye deneye ustalığımı kendim geliştirdim. Daha sonra kuyumculuğun verdiği hevesle, tespihlerin üzerlerine işlemeler, yapmaya başladım. Kuyumculuk geçmişimin avantajıyla tespihlerin üzerlerini değerli taşlar ve altınla süslemeye başladım. Amacımıza ulaştık, çok değerli tespihler imal ettik. Kültür ve Turizm Bakanlığı sanat envanterinde eskiden tespih yoktu. Bu zanaatımızın sanat olarak tescillenmesine çok önem verdik. 1990 yılından itibaren tespihi sanat dalına sokmak için çok uğraştım. Kendi imkânlarım ve devletin desteğiyle de sergiler açıp katıldım. Sanat olarak kabul edilmesinde de tespihlerin üzerindeki el işçiliği etkili oldu. Bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı envanterinde el sanatları olarak tespih ustalığı geçiyor. Cumhurbaşkanımıza 4-5 adet tespih hediye ettim. Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesi'nde hediye ettiğim tespihin üzerlerinde 36 padişahın tuğrası ile birlikte portreleri bulunuyor. 3 metreye yakın uzunluğundaki bu tespihin yapımı 2,5 ay sürdü. Çok emek verilmiş değerli bir tespihtir. Şimdilerde Cumhurbaşkanı’na hediye tespih vermek isteyenler benimle iletişime geçiyor. Yaptığım tespihleri Cumhurbaşkanı’na hediye ediyorlar. İnsanlar cüzdanını kaybetmeyi göze alır ama teşbihini kaybetmeyi göze alamazlar. Arkadaşlar arasında tespih alışverişi olur. Fakat bizim tespihlerimizde bu söz konusu değil. Çünkü, maddi değerleri çok yüksek tespihler yapıyoruz. El işçiliğiyle yapılan tespihlerin fiyatlarının 2 bin dolardan başlayıp, 20-30 bin dolara kadar çıktığı görülüyor. Tespihte rakamlara bakıldığında yüksek gözüküyor. Bunun sebebi ise getirdiği masraflardır. Bir koleksiyoner olmak maddi güç gerektirir” ifadelerini kullandı.

HER BİR TESPİHİN

FARKLI MACERASI VAR

Her bir tespihin farklı maceralara sahip olduğunun altını çizen Usta Hanefi Özbek “Tespih ustalığıma yedi yıl önce başladım. Uzun yıllar restorasyon ile ilgilendim. Daha sonrasında merakım olan tespih ustalığına Zekai Şenyurt hocam vasıtası ile başladım. Yapılacak her yeni tespih bizler için yeni macera demektir. Tespihi yaparken size neler katacağını, yapım aşamasında neler öğreteceğini ipe dizim aşamasına nelerle karşılaşıldığını yapmadan bilemezsiniz. Her tespih farklı hikâyeler öğretiyor. Örneğin bir kehribarı yaparken içerisinden farklı renkler çıkar. Tespih taşlarına baktığımızda hepsinin macerası farklıdır. Beni bu zamana kadar en çok zorlayan mercan taşı oldu. Sebebi ise mercanın işlemesinin zor bir malzeme olmasıdır. Bir mercanı yapmak ortalama 15-20 günümüzü alıyor” dedi.

TESPİH BEYEFENDİLİK

SEMBOLÜDÜR

Tespih kültürünün kabadayı aksesuarı değil beyefendilik sembolü olduğunu belirten Usta Adnan Tolga Çelik, “Ben İstanbul’dan eserlerimle birlikte bu sergiye katılmaktayım. Baba mesleği olarak bu yolculuğa başladım. Küçükken onun titizlikle ve özenle çalışmalarından çok etkileniyordum. Bu işte el yatkınlığı çok önemli. Beynimizde ki düşünceyi elimize verdiğimiz zaman harikulade eserler ortaya koyuyoruz. Başlarda malzemeler boşa gitmesin diye süpürge saplarından tespih yapıp babama gösteriyordum. O da bana nerede yanlışım var gösteriyordu. Nakkaş sanatına yatkınlığım vardı bunu da tespih icra ederken kullanmaya başladım. Bu tespih sürecinde beni zorlayan damla kehribar taşı olmuştur. Sebebi ise çok kırılgan ve nazik bir parça olmasıdır. Her ustaya göre bu değişebilir. Kimilerine göre mercan taşı çok zor bir taştır. Bunun sebebi ise ısıyı gördüğü an kırmızı renkten pembe renge dönüşebilir. Tespih kültürünün kabadayı aksesuarı değil beyefendilik sembolü olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.

ON İKİ BİN BEŞ YÜZ TESPİH

Kendisini zorlayan işleri daha çok sevdiğini söyleyen Usta Hüseyin Çelik, “Bu mesleğe asker bir arkadaşım vesilesiyle başladım. Onlar kuyumcuydu askerliğimi yaptıktan sonra onların yanında çalışmaya başladım. Ağabeyinin bir tespihi vardı yapabilir misin diye sordular ben de yapabileceğimi söyledim çünkü altyapım torna tespih ustasıydım başardık. Başardıktan sonra tabi şimdiki gibi o zamanlar kullanacağımız alet edevat temininde zorlanıyorduk. Günümüze baktığımız zaman hem malzemeyi rahat bir şekilde temin edebiliyoruz hem de kullanacağımız alet edevat kolaylık sağlıyor. Otuz dokuz yıldır tespih yapıyorum ve bu süre içinde on iki bin beş yüz tespih yaptım. Bazı malzemeler insanı çok zorlar mesela bir ahşap tespihi bir günde yaparsanız bir kehribar tespihi dört günde yaparsınız. Fakat bir mercan tespihi yirmi günde yaparsınız. Beni en çok zorlayan en sevdiğim işler oluyor” dedi.

TASAVVUFİ OLARAK BAKIYORUZ

Konya’nın sergi için en uygun yer olduğunu belirten Usta Engin Satılmış, “Yaklaşık on beş yıldır tespih koleksiyonluk tespih tasarım işiyle uğraşıyorum zevk alarak yaptığım bir iş. Tasarımlarımız genellikle bizim hayal gücümüz sonucu, zorlandığımız bir taş da olmadı. Biz tasavvufi olarak bakıyoruz tespihte dünyadaki en büyük ustalar Türk ustalardır. Bizim tespihte otuz üç ve doksan dokuzluk ibadet ve zikir amacıyla yapılır. Tespih tüm dinlerde de vardır ama bizde ayrı bir önemi taşır. Bunu bir sanata dönüştürmek de Türk ustalarına nasip oldu. Sergi yerinin Konya’da olması çok güzel oldu şehrin büyülü havası müthiş uygun, hatta hat sanatıyla tespih sanatını buraya müthiş uyduğunu düşünüyorum”  ifadelerini kullandı.

SERGİYLE İNSANLAR BİR ARAYA GELDİ

Serginin insanları bir araya getirdiğini ifade eden Usta Arif Altun, “Tespih yapımına 2012 yılında yurtdışında başladım. Orada tespih koleksiyonu yaparken tespih yapımına da başlayıp kendi tespih yaptırdığım ustamdan ek alarak bu tespih yapımına başladım. Her malzemenin kendine göre bir zorluk derecesi var. En zorlandığımız noktalardan birisi tespih yapımında kullanacağımız malzemelerin çeşitlilikleri, hangi malzemeyi nerede kullanacağımız. Otuz üç habbe ve bir imame var genelde toplumda taneler insan imame de başı çeken olarak görülür. Bu imame insanları birleştirir bu sergiyle gördük ki her çeşit insan tespih taneleri gibi birbirini sevse de sevmese de bir araya geliyor” dedi.

TESPİH SABRI ÖĞRETİYOR

Tespihin insana verdiği sabır dersine değinen Usta Serkan Ekti, “Tespih yolculuğum merakım sayesinde oldu. Lise dönemlerinde Kapu  Camii bahçesinde tespih alışverişleri genellikle orada yapılıyordu ben de merakımdan oraya gidip tespihleri inceliyordum alıyordum kendimce bir koleksiyonum vardı daha sonra merakımın giderek artması sonucu şu an burada usta olarak icra etmekteyim. Başladığım dönemde yapımında zorlandığım tespihler oldu bunları da üst düzey ustalara soru-cevap ve deneme yanılma yoluyla aştık. Tespih insana sabrı öğretiyor hem yapım aşamasında hem de sonrasında zikir sırasında doksan dokuz habbeyi tamamlayıp başa döndükçe insana verdiği bir sabır dersi var. ” şeklinde konuştu.

BURAYA ÇOK YAKIŞTI

Serginin her yıl aynı yerde olmasını isteyen Usta Hasan Çetin, “İstanbul’da 1984 yılından beri Kapalı Çarşı’da tasarım işiyle uğraşıyorum.  Asıl mesleğim kuyumculuk sonradan kendimi bu işe verdim. Takı tasarımın çok ötesinde insanın kalbini şevkini vererek yapabileceği sonu olmayan bir iş olarak gördüğümüz için ağırlığımızı tasarım artı tespihe yönelttik. Bayağı keyifli de bir iş bir de özümüzden geldiği için bu işi yapmak daha keyifli diye düşünüyoruz. Çoğu sergilere baktığım zaman yüzde seksenlik bir memnuniyet vardı burada şehir konum altyapı her şeyin üstünde çok yakışmış. Üzüleceğim tek nokta olur seneye kalmasın her sene yenilensin aynı yerde çünkü buraya yakışan çok güzel bir sergi diye düşünüyorum” dedi. •Gizem Başar