Kira Sözleşmelerinde Şaşırtan İstekler

Kira Sözleşmelerinde Şaşırtan İstekler
Son zamanlarda kiralık ev sayısındaki düşüş ve fiyatlardaki artış, kiralık ev arayan vatandaşların ev bulmasını zorlaştırdı. Bu zorluğa bir de ev sahibi ve emlakçıların ilanlara yazdığı şartlar eklendi.

İlanlarda medeni durumdan maaş bordrosuna, meslekten, kredi notuna kadar yeni şartlar sıralandı.

Son zamanlarda kiralık ev sayısındaki düşüş ve fiyatlarındaki artışlar hakkında gazetemize açıklamalarda bulunan Avukat Adem Sezer, “7409 Sayılı Kanunla Konutlarda Kira Artış Oranlarının %25’i aşamayacağını yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’na geçici bir madde eklendi. Bu uygulama aslında enflasyon problemini çözmeye yöneliktir. Fakat düzenleme hukuki alanda bir takım problemleri ve yeni davaları beraberinde getirdi. Zira ev sahipleri bu artış oranını düşük bularak, ya kendi istekleri doğrultusunda kira artışı yapmaya ya da eski kiracılarını çıkararak istedikleri kira miktarına uygun yeni kiracı bulmaya yönelik çareler aramaya başladı” ifadelerini kullandı.

KİRA SORUNLARI

CİNAYETLERLE SONUÇLANIYOR

Konutlarda Kira Artış Oranlarının %25’i Aşamayacağını Düzenleyen bu kanuni düzenlemenin ev sahibi ve kiracıların arasında husumete sebep olduğunu belirten Avukat AdemSezer, “Son bir yıla kadar kiralarla ilgili çok fazla problemler yaşamamıştık. Ülkemizde özellikle pandemi öncesinde ekonomik bir istikrar söz konusuydu. İnsanlar, kira artışlarını TEFE-ÜFE oranlarına göre düzenliyorlardı. Pandemisonrasında, tüm dünyada enflasyon oranları diğer yıllara nazaran inanılmaz bir şekilde artış gösterdi. Türkiye de bu durumdan fazlasıyla etkilenmiş olup, durumun kiralara da aynı şekilde yansıdığını görüyoruz. Bundan önce kiracı ve ev sahibi, kira artışını kendi aralarında çok fazla sorun yaşamadan düzenleyebiliyorlardı. Son dönemde ise, aynı apartmanda oturan ve hatta kapı komşusu olan iki kişiden eski kiracının ödediği kira ile yeni kiracının ödediği kira bedelleri arasında yer yer üç katı farklar oluştu. Dolayısı ile eski ev sahipleri bu durumda enflasyona göre zam yapmayı kendilerine hak görüyorlar. Ancak yasal düzenleme buna engel oluyor. Bu durum ister istemez kiracı ve ev sahibi arasında husumete sebep oluyor. Bu husumetin sonuçları cinayetle bile sonuçlanabiliyor” şeklinde konuştu.

SULH HUKUK MAHKEMELERİ DOLDU TAŞTI

Yapılan bu düzenlemenin problemi çözmek yerine bir takım sıkıntılara yol açtığının altını çizen Adem Sezer, “Kanunlar oluşturulurken mevcut bir takım hukuki sorunların çözümü amaçlanarak hareket edilir. Fakat bu düzenleme, taraflar arasındaki hukuki sorunları çözmekten ziyade, yeni bir takım sorunlar yaratmaya başladı. Kira artışı ile ilgili olarak elbette kendi aralarında makul seviyede anlaşan ev sahipleri ve kiracılar oluyor. Ancak, meseleyi kaba kuvvetle ve şiddet göstererek çözmeye çalışanları da görüyoruz. Bir takım ev sahiplerinin de, kanundaki tahliye sebeplerini kullanmaya çalışarak kiracılarını tahliye etmeye çalıştığını görüyoruz.Kirayı almamak ve kiracıyı temerrüde düşürmek için banka hesabını kapatan, kızım-oğlum gelecek diye ihtar gönderen ev sahiplerine rastlıyoruz. Geçen yıllara bakarak, tahliye davalarının bir hayli artış olduğunu gözlemliyoruz. Bu da gerek ödeme yeri tayini gerekse tahliye talebi nevinden davalarda ve sulh hukuk mahkemelerinin iş yükünde bir yoğunluğa sebebiyet veriyor. Mahkemelerin taleplere yetişememesi de işin çözüm süresini, davanın sonuçlanmasını uzatıyor ve yeni mağduriyetler doğuruyor. Ben bir hukukçu olarak bu kanunun çözümden ziyade sıkıntılara yol açtığını düşünüyorum” açıklamalarında bulundu.

EV SAHİPLERİNİN İSTEKLERİ

TEPKİLERE NEDEN OLUYOR

Ev sahipleri ile kiracılar arasındaki anlaşmazlıkların son dönemde arttığına dikkat çeken Sezer, “Enflasyonu öne sürerek kira bedellerinde buna göre artış yapmak ve yeniden kiralama yapmak isteyen ev sahipleri, alacaklarını garanti altına almak için bir takım yeni şartlar ortaya koymaya başladı. Eskiden memur kefil isteyen ev sahiplerinin, şimdi bununla da yetinmeyerek maaş bordrosu ve yanında kredi notu bilgisi gibi değişik taleplerde bulunduğunu ve bunun da haliyle tepkiye neden olduğunu görüyoruz. Ev sahipleri de kiracılar da kendileri açısından güvenli bir hukuki ortam oluşturmak, kendilerini garantiye almak istiyorlar. Aslında yaşanan olaylardan, iki taraf da muzdarip durumda. Özellikle gayrimenkul fiyatlarındaki kontrol edilemeyen dalgalanmalar, kiralık ev bulunmasını da zorlaştırıyor. Mevcut kiracı uygun fiyatlı bir ev bulup çıkamazken, ev sahibi de istediği fiyattan evini kiraya veremiyor. Mevcut durum ev sahipleri ve kiracılar arasında ister istemez hukuki çatışmayı beraberinde getiriyor. Yaşanan sıkıntılar sebebiyle de konu mahkemelere taşınıyor ve yoğun talepler nedeniyle kısa sürede çözüm de bulunamıyor” dedi.

TAHLİYE TAAHHÜTNAMESİ

HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER

Tahliye taahhütnamesi hakkında yanlış bilinenler hakkında açıklamalarda bulunan Sezer, “Hukukumuzda kiracıların hangi nedenlerle ve ne şekilde tahliye edilebileceği sınırlı sayıda bir takım kurallara bağlıdır. Bunlar; Kiraya verenin konut gereksinimi, konutun yeniden inşası ve imarı, tahliye taahhüdü, yeni malikin konut gereksinimi gibi. Ancak bu sebeplerle tahliyenin de belli şartları bulunmaktadır. Örneğin, kiracılardan kira sözleşmesiyle birlikte veya öncesinde tahliye taahhütnamesi alındığını görüyoruz. Kira sözleşmesi ile birlikte ya da öncesinde imzalanan tahliye taahhütleri geçersizdir. Kanunlarımız, sözleşme sırasında daha ziyadezayıf olan kiracıyı korumakla birlikte taraflar arasındaki dengeyi ve toplumsal barışın devamını sağlamayı amaçlamaktadır” ifadelerini kullandı. •Gizem Başar