Konya'da Milli Mücadele Döneminde Neler Yaşandı?

Konya'da Milli Mücadele Döneminde Neler Yaşandı?
101 sene önce başlayan Büyük Taarruz'da Konya nasıl bir rol üstlendi? Milli mücadele döneminde Konya'da yaşanan ayaklanmaların bastırılması ve Konya’nın Milli Mücadele dönemindeki konumunu sizler için derledik. İşte detaylar…

26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruz Meydan Muharebesi sonucunda Kurtuluş Savaşı'nın silahlı safhası sona erdi ve Milli Mücadele çok kritik bir eşiği başarıyla atlatmış oldu. Bu ateş çemberinden çıkma sürecinin en kritik ve hayati adımı olan Büyük Taarruz planı ise aslında Mustafa Kemal Paşa'nın hayatında aldığı en büyük risklerden biriydi.

Dr. Burhanettin Şenli’nin Konya özelinde yaptığı çalışmada Konya’nın Milli Mücadeledeki yeri şöyle:

Konya coğrafi konumu nedeniyle hep merkez özelliği taşımıştır. Bağdat demiryolu üzerinde olması, hububat ve insan deposu olması nedeniyle de Milli Mücadele döneminde de çok önem arz etmiş, kritik bir merkez olmuştur. Milli Mücadele’nin ilk günlerinden itibaren hem işgal kuvvetleri ve İstanbul Hükümeti hem de Ankara Hükümeti, Konya’da ciddi bir hâkimiyet kurma mücadelesi vermiştir. Bu mücadele birinci ve ikinci Bozkır ile Delibaş isyanına sebep olmuştur. Konya daha sonra Milli Mücadeleye ciddi anlamda maddi ve manevi destek vermiştir. İstiklal savaşı sonucunda da en çok şehit veren illerimizden birisi olmuştur.

Konya, 1906’dan beri İstanbul’u Bağdat’a bağlayan demir yollarının kavşak noktasıdır. Şehrin tarihsel dokusunun yanı sıra çevresinde bulundurduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile yerli ve yabancı pek çok yatırımcı için özel bir konuma sahiptir.

Mondros Mütarekesi’nden sonra, önce 22 Ocak’ta İngilizler ardından da 24 Nisan’da İtalyanlar tarafından işgal edildi. İşgalin azınlıkların desteği ve İstanbul Hükümet’inin basiretsizliği yüzünden genişlediği dönemde dengeler işgalciler ve İstanbul Hükumeti lehineydi. Halk bir taraftan işgalcileri ve onların işbirlikçisi azınlıklardan rahatsızlık duyuyor, diğer taraftan İstanbul Hükümeti’nin idarecileri ve yönlendirdiği din adamlarının Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına yönelttiği insafsız eleştirilerden ve karalamalarından dolayı işgalcilere karşı oluşturulan Kuvayı Milliye, Müdafaa-i Hukuk gibi teşkilatlarda yer almakta tereddüt ediyordu.

KONYA MİLLİ MÜCADELEYE NEDEN GEÇ KATILDI?

Konya Milli Mücadele tarihi içerisinde en çetin psikolojik çekişmelerin yaşandığı şehir olmuştur. Halkın mücadele fikrine geri durması ve mücadelenin içerisinde var olma çabalarının hep bir güç tarafından engellenmeye çalışılması Konya’nın mücadeleye katılımının geç olmasına sebep olmuştur. Milli Mücadelenin en yoğun dönemlerinde çıkan Konya isyanları mücadelenin farklı yönlere kaymasına sebep olmuştur. Fakat Müdafaa-i Hukuk Teşkilatının en geç kurulduğu şehirlerden biri Konya’dır.

Bu durumun ortaya çıkmasında Milli Mücadele’ye karşı olan Konyalı Zeynelabidin’in başını çektiği Hürriyet ve İtilaf Partisi ile Teali-i İslam Cemiyeti Konya örgütlerinin yaptıkları olumsuz propagandalar etkili olmuştur. Bu propagandaların etkili olmasında, dönemin valisi Artin lakaplı Cemal Bey’in de bu politikalara fiilen destek vermesi, ahalinin içindeki Milli Mücadele heyecanı ve çabasının teşkilatlanmaya dönüşmesine engel olmuştur.

Valilik, İstanbul’un emirlerini yerine getirirken, askeri makamlar milli teşkilatlanmaya destek verir niteliktedir. Cemal Paşa’nın bilgisi ve desteği dahilinde Haziran 1919’da, Konya’ya bağlı sancak ve ilçelerde, Kuvayı Milliyeci örgütler kurulmaya başlamıştır.

Şehirde bütün baskılara rağmen Milli Mücadele lehine toplantılar düzenlenirken, diğer taraftan Konya’daki Öğüt ve Babalık gazeteleri, İzmir’de Yunanlıların yaptıkları haksızlıkları anlatan yazılar yazmıştır. Sivas Kongresi sonrası Konya’da bu gelişmelerin yaşanması üzerine Heyet-i Temsiliye şehrin Milli Mücadele safına çekilmesi için harekete geçmiştir. Bu amaçla milli kuvvetleri örgütlemesi ve valinin çalışmalarını engellemesi amacıyla Heyet-i Temsiliye tarafından Albay Refet Bey’in Sivas’tan Konya’ya gönderilmesi kararı alınmıştır. Bu karar üzerine Anadolu’daki pek çok milliyetçi, Vali Cemal Bey aleyhine birleşmiştir. Gelişmeler üzerine telaşa kapılan Vali Cemal Bey halkın da desteğini alamayacağını düşünerek kendisini korumak amacıyla hapishanedeki mahkumları serbest bırakmış ve onlardan destek almaya çalışmıştır. Şehri terk etmekten başka çare olmadığını anlayan Cemal Bey 25/26 Eylül gecesi gizlice Konya’dan bir trene binip, un çuvallarının arasına saklanarak ayrılmıştır. Cemal Bey’in kaçması üzerine 12. Kolordu komutan vekili Şükrü Bey’in öncülüğünde şehrin önde gelen isimlerinin katıldığı bir toplantı sonrası vali vekilliğine Hoca Vehbi Efendi getirilmiştir. Cemal Bey’in şehri terk etmesi ile Konya’nın hem iç huzuru sağlanmış hem de Milli Mücadele’ye destek anlamında bütünlük oluşturulmuştur.

KONYA’DA MİLLİ MÜCADELE TEŞKİLATININ KURULMASI

Vali’nin şehri terk etmesi üzerine yerine getirilen Vali Vekili Mehmet Vehbi Efendi’nin göreve başlaması, Konya’daki milli teşkilatlanmanın önünü açmıştır. Bu günlerde Bozkır İsyanı’nın çıkmış olması nedeniyle Albay Refet Bey kuvvetleri de şehre gelmiştir. Refet Bey’in gelişi için Refik Bey, Konya’da çalışan Kuvayı Milliye Heyeti adına Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çektiklerini belirtmiş ve telgrafta; Vali kaçtı, Konya Kuvayı Milliye Teşkilatına iltihak etti, buraya bir mümessil gönderiniz mesajını ilettiklerini ve Refet Bey’in bunun üzerine gönderildiğini aktarır.

Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa, Refet Bey’e 30 Eylül 1919 tarihinde Konya Vilayeti adına çektiği telgrafta Konya’da Kuvayı Milliye Teşkilatının kurulmasını istemiştir. Refik Bey’in bahsettiği telgrafı doğrular nitelikteki bu telgraftan birkaç gün sonra Refet Bey Konya’ya gelmiştir. Nitekim Mehmet Vehbi Efendi ile birlikte Refet Bey, Konya’da milli teşkilatın bir şubesini açmak için harekete geçmişlerdir. 8 Ekim 1919 tarihinde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Konya Heyeti Merkeziyesinin üyelerinin seçilmesi amacıyla şehir halkının da katılımıyla vilayet konağında seçim yapılmış ve Konya Heyet-i Merkeziyesi oluşturulmuştur.

Konya’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulması halktan önemli destek görür. Diğer taraftan Kuvayı Milliye aleyhinde çalışanlar da cemiyeti yıpratma çalışmalarına başlamışlardır.

KONYA’DA İSYANLAR

Bozkır’da Kuvayı Milliye’ye karşı başlayan ve Birinci Bozkır Ayaklanması olarak nitelenen hareket 27 Eylül’de ivme kazanmıştır. Ayaklanma; Kürtoğlu Musa, Bademlili Hacı Halil ve Güzel Çavuş gibi kişilerin öncülüğünde silahlı ve silahsız olarak 1000 kadar asinin Bozkır’a baskın düzenlemesiyle başlamıştır. Vali Cemal Bey’in adamları ve Zeynelabidin’in akrabalarının etkisiyle ortaya çıkan ve sekiz gün süren bu ayaklanma sonrası göreve başlayan Vali Suphi Bey’in raporlarına da yansımıştır.

İlk ayaklanmadan dolayı özgüvenleri artan asiler, milli kuvvetlerin Bozkır’ı kuşatma harekatına devam ettiklerini gerekçe göstererek, başlarında Zeynelabidin Efendi’nin kardeşi Hoca Ziya ve akrabalarının da olduğu 70’i silahlı, 200 kadarı silahsız bir grup harekete geçerek 20 Ekim 1919’da tekrar Bozkır çevresinde toplandılar.

BİRİNCİ BOZKIR AYAKLANMASI (27 EYLÜL- 4 EKİM 1919)

İklim ve coğrafi yapısına rağmen Bozkır ilçesi ve köyleri; vatana, millete olan sadakatleri tarih boyunca Osmanlı padişahlarının gözünde büyük önem taşımıştır. Osmanlı padişahlarının otağlarını korumak için oluşturulan taburların geneli Bozkır ve köylerindeki askerlerden oluşturulmuştur. Cumhuriyet öncesi bölgede halkın çok küçük bir bölümünün katıldığı olaylar, Bozkır’lıları “isyancı” olarak göstermiştir. İlçede çıkan isyan, Padişaha bağlılık ile Kuvayı Milliye hareketine karşı ilk teşebbüs olması ve diğer isyanlara zemin hazırlaması açısından önem taşır. Ayaklanma basit bir fırkacılık mücadelesi değil, Kuvayı Milliye hareketi karşısında Damat Ferit Hükümeti tarafından organize edilen siyasal bir ayaklanmadır.

Konya’nın Bozkır ilçesinde meydana geldiği için bu adla anılan ayaklanmalar, ulusal direnişin güçlenmesini ve gelişmesini geciktirici türden ayaklanmalardır.

Halife, Padişaha bağlılık ve milli harekete karşı çıkış temelindeki ilk örneği teşkil eden Birinci Bozkır Ayaklanması böyle bir ortamda Vali Cemal ve İstanbul’da İngiliz Papazı Frew ile ilişkisi olan Bozkırlı Zeynelabidin ve arkadaşlarının kışkırtması sonucu başlamıştır. Kısa sürede Bozkır’a egemen olan yaklaşık bin kişi, Seydişehir’den üzerlerine gönderilen askeri birliği de etkisiz hale getirince, bölgeye bir nasihat heyeti gönderilmiş ve Bozkır’a milli kuvvetlerin gönderilmeyeceği garantisi verilerek isyanlar yatıştırılmıştır.

İKİNCİ BOZKIR AYAKLANMASI (20 EKİM–4 KASIM 1919)

Birinci ayaklanmanın bastırılmasının her şeyin bittiği anlamına gelmediği kısa sürede anlaşıldı. Asilerin ilk ayaklanma çıktığı dönemlerde yağma faaliyetlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirmeleri, yakıp – yıkmaları sonucunda halkı korkutmaları ve askerlerden aldıkları silahlar iştahlarını kabarttı ve dış destekçileri ile birlikte yeni bir isyan hazırlığına başladılar.

Birinci ayaklanmanın yatıştırılmasının ardından yeni bir ayaklanmamanın çıkmaması için Afyon’dan Yarbay Arif (Karakeçili) Müfrezesi de Seydişehir’e kaydırılmıştır. Bu gelişmeleri haber alan Zeynelabidin’in adamları, yeniden harekete geçerek Bozkır’ı basmışlar ve üzerlerine gönderilen öncü birlikleri yenilgiye uğratmışlardır (24 Ekim 1919, Akkise civarı). Ertesi gün Yarbay Arif asilerin sağ kanadından etkili bir harekat düzenlemiş, 30 kadar ölü ve bir o kadar da yaralısı bulunan isyancılar geri çekilmeye başlamışlardır.

KONYA DELİBAŞ AYAKLANMASI (2 EKİM-22 KASIM 1920)

Ulusal güçlerin direnişinin yakında Konya’nın Anlaşma Devletlerince işgal edilmesine yol açacağı yolundaki propagandalar, Kuvayı Milliyecilerin Yunanlılarla savaşmak yerine Türk köylerini soyduğu şeklindeki söylentilerle beslenince beklenen gelişme olmuş, Çumra’da Delibaş Mehmet çoğu asker kaçağı yaklaşık 500 kişilik bir çeteyle baskın yaparak buraya egemen olmuştur. Daha sonra Konya’ya yönelen Delibaş, bir yandan da kendi yandaşlarını Konya’ya vali, polis müdürü ve jandarma komutanı olarak atamıştır. İsyancılara Akşehir ve Beyşehir’in de katılması, Konya ve Isparta sancaklarının Konya’ya yakın yerlerinin asilerin eline geçmesi durumu ciddileştirmiştir. Milli Mücadele yıllarının en önemli ayaklanmalarından biri Konya’daki Delibaş İsyanıydı.

TBMM Hükümeti ayaklanmayı bastırma görevini Albay Refet’e (Bele) vermiştir. Refet Bele komutasındaki birlikler 6 Ekim’de Konya’yı, 16 Ekim’de, Bozkır’ı, Seydişehir’i ve Beyşehir’i, 23 Ekim’de Çiğil’i ele geçirmeyi başarmıştır. Güçlerini önemli ölçüde yitiren ve dağılan ayaklanmacıların etkinliğinin tamamen ortadan kalkması, 10 Ekim’de Dinar’dan hareket eden Demirci Mehmet Efe’nin önce Akseki’yi alması, 22 Kasım’da da Isparta’ya varmasıyla mümkün olmuştur.

Konya ayaklanmasına karışanların yargılanması Konya İstiklal Mahkemesinde yapılmıştır. Suçları sabit görülen 24 kişi idam cezasına çarptırılmıştır.

KONYA’NIN İŞGALİ

Mondros Mütarekesi’nden sonra Anadolu’yu kendi aralarında paylaşmaya karar veren İtilaf Devletleri’nin öncelikle işgal etmeyi düşündükleri yerlerden biri de Konya’dır. Çünkü Konya, Anadolu’nun güneyindeki vilayetleri İstanbul’a bağlayan ayrıca batıya da açılabilen önemli bir kavşak noktasıdır. Bu itibarla eğer Anadolu’da hakimiyet kurulmak isteniyorsa Konya’nın mutlaka elde tutulması gerektiğine inanan İngilizler, mütarekenin hemen ardından Konya’ya kontrol subaylarını gönderdiler.

Ocak’ta İtalyanların Konya İstasyonu’nu kontrol etmelerinin ardından, 18 Ocak 1335(1919)’te İngilizler mütareke hükümlerini gerekçe göstererek demiryolu hattını kontrol etmeye başladılar.

İtalyanlar 7 Ocak 1919’da Konya istasyonunu işgal etmişlerdir. Asıl işgal ise 26 Nisan 1919 başlamıştır. Bu işgal girişimleri karşısında İstanbul Hükümeti hiçbir şey yapmadığı gibi işgal yanlısı politikasıyla öne çıkan vali Cemal Bey’i de Konya’ya atamıştır. Bu atama ile birlikte Konya’da Milli Mücadele döneminin en talihsiz günleri başlamıştır.

ATATÜRK VE KONYA

Konya’da isyan teşebbüsünün yaşandığı ve Örfi İdare’nin bazı kişileri tutukladığı dönemden kısa bir süre sonra Öğüt Gazetesi, Mustafa Kemal Paşa’nın TBMM’den bir heyetle birlikte Afyon, Uşak ve Denizli Cephelerini teftiş ettikten sonra Konya’ya geleceğini duyurdu(Öğüt,31 Temmuz 1920; 4 Ağustos 1920). Bu haber Konya halkı arasında büyük heyecana yol açtı. İstasyondan şehre kadar ana cadde bayraklarla donatıldı. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının geleceği 3 Ağustos 1920 sabahının erken saatlerinde halk istasyon yoluna dökülmüş, gar binasının çevresi hınca hınç dolmuştu.

Mustafa Kemal Paşa ve beraberindeki heyet 3 Ağustos 1920 günü sabah saat 6 da istasyona gelir gelmez hazır bulunan bütün askeri erkan selam vaziyeti almış, Sanayi Mektebi bandosu da çalmaya başlamıştı. Gelen heyette Mustafa Kemal Paşa’dan başka Milli Müdafaa Vekili Fevzi Paşa (Çakmak),12.Kolordu Komutanı Fahrettin (Altay), Kurmay Başkanı Şemsettin Bey, Antalya Milletvekili Rasih(Kaplan), İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi(Tanrıöver),Burdur Milletvekili Mehmet Akif ve bazı Konya Milletvekilleri vardı. Heyet tanışma merasiminin ardından hazırlanan fayton arabalarla valilik makamına geldiler.

Mustafa Kemal Paşa Valilikte şehrin ileri gelenleri ve heyetlerle görüşmeler yapmış ve ülkenin içinde bulunduğu durumu bütün açıklığı ile anlatmıştı. Akşamda Vali Haydar Bey’in konağında şerefine verilen ziyafette Müdafaa-i Hukuk Konya Merkezi Heyeti Reisi Ali Kemali’den 6 Haziran’daki Konya olayları ile ilgili bilgi aldı. Ali Kemali Hoca olaylara katılan ve tutuklananların büyük pişmanlık duyduklarını aslında bunların kandırılmış oldukları, eğer bunların affedilmeleri mümkün olursa Konya’da Ankara’ya karşı güvenin artacağını söyledi.

Hükümet konağının önünde de ertesi gün yapılacak konuşma için kürsünün kurulması çalışmaları başlamıştı. Ertesi gün Mustafa Kemal ve beraberindekiler binlerce kişinin coşkulu alkışları ve tezahüratları arasında Hükümet Meydanı’na geldiler. Mustafa Kemal Paşa burada daha önce hazırlanmış olan kürsüye çıkarak ülkenin içinde bulunduğu durumu herkesin anlayabileceği bir üslupla halka anlattı. “Milli emellerimize ihanet eden kötü niyetliler, milletin iradesi ile cezalarını bulacak, hatalarını anlayacaklardır. Millet Kuva-yı Milliye ile hemfikirdir. Daima uyanık olmalıyız” dedikten sonra sözü dış düşmanlara getirerek “Düşmanlarımız şeref ve haysiyetimizi, namusumuzu istiyorlar. Bunları bizden aldıktan sonra kesin darbe kendiliğinden vurulmuş olacak. Bunu takdir ederek diyoruz ki istiklal-i millimizi asla vermeyeceğiz. Binlerce senden beri istiklal ve hürriyet saadetini yaşamış bir milletin istiklal ve hürriyeti hiçbir zaman alınmaz. Kendi milletimize, kendi kudretimize istinaden mukaddes mücadelemize devam ediyoruz. Diyelim ki bütün batı alemi bize düşmandır. Batılılar bizim kudretimizin maddeten tecellisini görmedikçe bize merhamet etmezler. Biz de tek millet ferdimiz kalsa da herhalde istiklalimizi vermeyeceğiz. Düşmanlarımızın vatanımızın bağrında yaşamasına izin vermeyeceğiz”.

Mustafa Kemal Paşa, Konyalı gençlere de şu hitabede bulundu: “Sizin her birinizin memleketin mukadderatını ilgilendiren konularda hassasiyetinizi takdir ediyoruz. Uzun asırlar istiklalini kendi milli şeref ve mevcudiyetinin temeli kabul eden milletimiz bugün büyük bir tehlikenin eşiğindedir. Bizi bu tehlikeden kurtaracak ancak millî beraberliğimiz ve millet yolunda fedakarlığımız olacaktır, sizlere karşı güvenimiz sonsuzdur. İstiklal her zaman sizlerin omuzlarında yükselecektir”

Bu konuşma ve görüşmeler Konya halkının Kuvayı Milliye etrafında kenetlenmesinde önemli rol oynamıştı. Konya’nın Milli Mücadele’ye katılımının ne kadar çetin sınavlardan geçtiği görülmektedir. Bozkır İsyanları ve özellikle Delibaş isyanı Milli Mücadele döneminin bölgesel olarak nitelendirilebilecek en etkili isyanlarındandır.

Başlangıçta zorluklarla karşılaşılsa da sonuçta Konya Milli Mücadele’ye topyekün katılmış, maddi ve manevi önemli destek sağlamıştır. Konya Milli Mücadelede en çok şehit veren illerden birisi olmuştur.

Kaynak İçin Tıklayınız!