Büşra Köse
Sessizce Kanayan Bir Acı
Hayatımız boyunca pek çok yaraya tanık oluruz, ancak bazıları vardır ki, ne kadar derin olursa olsun dışarıdan belli olmaz. İşte, dil yarası da bunlardan biridir. Görünmeyen, fakat içsel olarak büyük acı veren bir yaradır. Hem bedensel hem de ruhsal olarak, dilin bize yaşattığı acıların izleri bazen öyle derindir ki, iyileşmesi uzun bir zaman alır. Ancak önemli olan, dil yarasının yalnızca fiziksel değil, ruhsal boyutunun da farkına varılmasıdır.
Dil, insanın iletişim aracı olmasının ötesinde, kimliğimizin, benliğimizin önemli bir parçasıdır. Duygularımızı, düşüncelerimizi ifade etmemize olanak tanır. Bir insanı en iyi anlayabilmenin yolu, onun dilinden geçer. Ancak, dilin de tıpkı vücudun diğer organları gibi acı çekebileceği bir gerçektir. Bir söz, bir eleştiri ya da kırıcı bir yorum, bazen fiziksel bir yara kadar derin izler bırakabilir. Kimi zaman bu yaralar anlık bir acıdan ibaret kalmaz, yıllarca sürebilir.
Dil yarasının izleri, çoğu zaman fark edilmeden büyür. İnsanlar, kırıcı sözler sarf ettiklerinde, bunu hemen unutur ve yoluna devam ederler. Ancak, kurbanlar bu sözlerin etkisini yıllarca taşır. Bir eleştirinin, özellikle bir yakın çevreden veya sevdiklerden gelmesi, insanın ruhunda uzun süreli bir hasara neden olabilir. Bu acı, bazen bir ömür boyu saklanabilir. Herkesin içinde bir dil yarası sakladığına, bu yaraların çoğu zaman dışa vurulmadığına dair bir gerçek vardır.
Dil yaraları, bazen de ihanetlerden, güven kırılmalarından, sevilen birinin ihaneti sonucu ortaya çıkar. Güvenin yok olması, söylenen yalanlar ya da aldatmalar, dilin keskin ucunun ruhu derinden yaralaması gibi bir etki bırakır. En acı veren yaralardan biridir çünkü sevdiğiniz birinin diliyle açtığı yara, ona olan güveni de sorgulatır. Kırılan güven, dilin sözcüklerle örülemeyecek kadar derin bir yaradır.
Bir diğer önemli dil yarası da özsaygıyı hedef alan küçümsemeler ve aşağılamalardır. Bir insanın kendisini kötü hissetmesine neden olan sözler, ne kadar küçük görünse de uzun vadede büyük hasarlara yol açabilir. İnsanın diline ve sözlerine hak ettiği değeri vermemek, onun ruhunda izler bırakır. Kimi zaman, bu izler öyle derin olur ki, kişi kendisini ifade etmekten, başkalarına açılmaktan çekinir.
Dil yarasının tedavisi, bazen basit bir özür veya bir bağışlama süreci ile mümkün olsa da, bazen daha uzun bir iyileşme süreci gerekebilir. İnsanların birbirlerine karşı daha dikkatli ve saygılı olmaları, dilin yaralayıcı gücünün önüne geçebilir. Birinin kalbini kırmaktanse, onun ruhuna dokunarak iyileştirmek, her zaman daha kalıcı bir etki bırakacaktır. Ancak, en önemli tedavi, dilin kurbanının kendisinin yapması gereken bir şeydir: Kendi değerini ve içsel gücünü keşfetmek. Kendini sevmek, özsaygıyı yeniden inşa etmek, dilin yol açtığı yaraların iyileşmesinde en önemli adımdır.
Bir sözle başlayan bir yara, zamanla bir ömre yayılabilir. Bu yaraların iyileşmesi zaman alır, ama iyileşmeyen hiçbir yara yoktur. Yeter ki, dilimizi dikkatle kullanalım ve başkalarının ruhlarına verebileceğimiz zararı göz önünde bulunduralım. Her sözün bir gücü olduğunu unutmayalım ve bu gücü başkalarını incitmek yerine, iyileştirmek için kullanalım.