Turan Aydın
Ali Ağabey’ler Çoğalmalı
Fert fert, anne, baba, çalışan işçi ve emekçilere ve işverenlere örnek olması, numune olması açısından, önemine binaen Mine Alpay Gün hanım efendinin makalesini aşağıya alıntıladım. İstifadenize/faidelenmenize sunarım...
*******
Bir arkadaşımın yaşadığı anıyı, yazıp göndermesiyle haberim oldu Ali ağabeyden.
Kadim dostumdan izin alıp yazımda paylaşabilir miyim, dedim.
Eminim pek çok insana ilham verecektir, bu güzellik tablosu;
“Ortaokul öğrencisiydim.
Yaz tatilinde ağabeyimle beraber, rahmetli babamın bir tanıdığının trikotaj atölyesinde çalışacaktım.
Atölyeye gittiğimizde erkek ve hanım işçilerin arasının bir perdeyle ayrılmış olduğunu gördüm.
İşveren karakter sahibi, çalışanlarına çocuklarıymış gibi şefkatle davranan, koruyup kollayan biriydi.
Çalışanlarının ailevî sorunlarıyla bile ilgileniyor,
Sigara kullananları bırakmaya teşvik ediyordu.
Bir çalışanına, “Sen sigarayı bırak, günde ne kadar sigara parası veriyorsan o miktarı sana her gün ben ödeyeceğim” demişti.
Ben ip çilelerini açıp bobinlere saran makinede çalışıyordum.
Bir gün bir çalışan gelerek, “Makineyi kapat” dedi.
Kapattığımda sessizlikle karşılaştım.
Atölyedeki bütün makineler kapatılmıştı.
“Niçin makineleri kapattık?” dedim.
“Patronun hanımı bazen gezmeye giderken eşini ziyaret maksadıyla atölyeye uğrar.
15-20 dakika oturur gider.
Ali ağabey hanımının gelişinden o kadar mutlu olur ve sevinir ki sevincinin alâmeti olarak bütün makineleri kapattırır.
Bununla da kalmaz hepimize mevsime uygun bir ikramda bulunur.
Şimdi yaz olduğuna göre muhtemelen dondurma gelecek” dedi.
Biraz sonra ikramlarımız geldi.
Ali ağabeyin eşi muntazam tesettürlü, sevimli bir hanımdı.
Bir mutluluk tablosu hâlinde yan yana oturuyorlardı.
Yıllar sonra evlendim.
İş ilişkisi sebebiyle eşim de kendisiyle tanışıyormuş.
Ben hikâyeyi anlatınca eşim,
“O annesine karşı da aynı şekilde hürmetlidir” dedi.
Annesi kanser olmuş, onu tedavi ettirebilmek için atölyesinin tamamını satmış, tedavi için sarf etmiş.
Ama kadıncağızın ömrü bitmiş.
Ali ağabey de atölyesini satmış olduğu için başka bir iş kolunda sıfırdan iş kurmuş, bu yeni işi vesilesiyle eşimle tanışıyormuş.
Hikâyenin ikinci kısmı da beni çok etkiledi. Kimi erkek hanımına değer verir, annesine vermez. Kimisi de annesine değer verir, hanımına değer vermez.
Annesine hürmetle, eşine muhabbetle, çocuğuna şefkatle, işçisine nezaketle davranabilenlerin sayısı azdır.
Seccademi serdim bu kıymetli insana dua ettim.
Ne kadar iyi bir eş, nasıl hayırlı bir evlat ve ne kadar düzgün bir işveren.
Siz yeter ki iyi olun.
Haberiniz bile olmadan insanlar seccadelerini serip size dua ederler.”
Arkadaşımın bizleri haberdar ettiği Ali ağabeyden etkilenmemek mümkün değil.
Fakat bu güzel hikâyeye karşın hüzün çöreklendi yüreğime.
Ali ağabeyin tersi olan o büyük çoğunluk. Annelerine, eşlerine, evlatlarına, işçilerine, komşularına, akrabalarına, arkadaşlarına saygısız sevgisiz insanlar.
Alın Ali ağabeyi derslerde okutun.
Çocuklara anlatın. Gençlere dinlettirin.
Toplumsal çözülme yaşadığımız şu günlerde Ali ağabeylerin eksikliği de bu ilmekleri hızlıca söküp atmakta.
İşçisine, komşusuna, akrabasına, evladına, eşine, ebeveynine yanlış davrananlar yüzünden belki de bu kadar kötü tavırlı insan çoğaldı.
Çok sinirli bir milletiz.
Adres sorduğumuzda bile yüksek sesle cevap almaktayız.
Nezaket tedavülden kalkmış gibi.
Esnaf, velinimeti olan müşterisine bile burnundan solumakta.
Trafik, herkesin malumu bir harp meydanı. Sahi, hiç kimsenin aklına gelmemekte mi? Sadece iki saniye durup, “Buyurun, geçin” demek.
Deneyin,
Yol vereni de, yol alanı da bütün gün mutlu etmeye yetmekte bu nazik jest.