Ramazan Bayramı'nda bunu yapmayın!

Ramazan Bayramına sayılı günler kala Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, Ramazan Bayramı’nın manevi değerleri hakkında bilgi vererek bayramın; sevinç, neşe, coşku ve ferahlık anlamlarına geldiğini söyledi. Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, “Ramazan Bayramı için, Müslümanların bir ay boyunca ibadette yoğunlaşmaları neticesinde ulaştıkları bir kutlama ve başarma anı diyebiliriz. Bayram aslında Müslümanın hayatında hiç eksik değildir. Mesela namazı kıldıktan sonraki an bile bir Müslüman için bayramdır. Aynı şekilde orucun açılmasının ardından yaşanan sevinç anı vardır, bu da bir bayramdır. Bayramlar sadece bireysel anlamda kişinin huzur ve mutluluk duyduğu zaman dilimi değildir. Aynı zamanda bayramların sosyal, toplumsal ve ekonomik boyutları da vardır.
Örneğin, Ramazan Bayramı gelirken çarşıda pazarda alış-veriş için yoğun hareketlilik yaşanır. Yine bayramlar gelirken evlerimizde, sokağımızda, çarşımızda başka bir hareketlilik ön plana çıkar. Bu Ramazan Bayramına hazırlıktır. Yemekler ve tatlılar yapılır, ev temizlenir, dışarıdan gelecek misafirler için de maddi-manevi hazırlıklar yapılır. Bu sosyal açıdan önemli bir şey. Bayramlarda özellikle huzurevlerindeki insanlar, gözü yaşlı anne-babalar, evlatlarının yolunu dört gözle beklerler. Ayrıca toplumda maddi durumu iyi olmayan kişiler, kimsesizler, hastanede yatan hastalar, şehit çocukları, yetimler ve öksüzler de bayramda hatırlanmayı beklerler” diye anlattı. Ayrıca Altıntaş, bayramların; tatil zamanı olmadığını, evlerde kalınıp çocuklara ve torunlara dini değerlerin aktarıldığı, büyük ve küçüğün bilindiği günler olduğunu belirtti. Altıntaş, “Küçükler büyükleri ziyaret ederek bayram coşkusunu doya doya yaşamalıdırlar. Bu milletimizin geleceği için elzemdir” dedi.
AK SAKALLAR DEVREYE GİRER VE KÜSLER BARIŞIR
Bayramların inanç boyutu açısından önemine dikkat çeken Altıntaş, Bayram namazı gibi ibadet boyutunun olduğunu belirtti. Bunların dışında çocuklar için bayram sevincinin ayrı bir güzelliğinin bulunduğunu ifade eden Altıntaş, “Onlar büyüklerinin ellerini öper, hediye ve bayram harçlığı kazanırlar. Bunlar hayat boyunca hiç unutulmayan değerlerdir. Bu tip hediyeleşmeler bile büyükler ile küçükler arasında bir muhabbetin, sevginin meydana gelmesini sağlar. Ama bu sadece bayramlarda yerine getirilen bir şey olarak kalmaz. Böylelikle toplumsal birlik korunmuş olur. Aynı zamanda Kurban ile Ramazan Bayramı arasında vefat edenler ziyaret edilir, bayramlarda kabirlere mutlaka gidilir. Acılar ve hüzünler paylaşılır. Bazen de birbirine küs olan kişiler olabiliyor. İnsanlar barışmak istese de onur meselesi haline getirdiklerinde dargınlık uzayabilir. Onun için bizim toplumda ‘aksakal’ dediğimiz büyüklerimiz devreye girmeli, bayramın arifesinde barış görüşmelerini gerçekleştirmeli ve bayram sabahına dargın girmemelerini sağlamaları gerekiyor” şeklinde konuştu.
BARIŞ AŞILANIYOR
Bayramların tarihi boyutu olduğuna da dikkat çeken Altıntaş, kimsenin bayramları yaşamaya zorlanmadığını ve kendiliğinden oluştuğunu dile getirdi. Altıntaş, “Ramazan ayında oruç tutan veya tutmayan fark etmeksizin herkes için bayramlar fıtridir, bayram sevincini yaşamak adına gayret ederler. Hatta bayramlar toplumu dağınıklıktan kurtaran manevi bir etki meydana getirir. Bu açıdan toplumdaki birlikteliği sağlamada, yardımlaşma ve dayanışmayı güçlendirmede bayramlarımız iyi bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Her sene gelen Ramazan Bayramı bize adeta: “Tekrar gelin, aranızdaki husumeti, kırgınlıkları bir kenara atın. Barışın, kardeş olun. Ey inanlar, toptan barışa girin. Çünkü şeytan aranıza düşmanlık katmak ister. Dolayısıyla nefsin isteklerine boyun eğmeyin!” şeklinde hatırlatmada bulunur” diye konuştu.
BAYRAM, DERTLERE ORTAK OLMAKTIR
Bayramların bütün inananların dertlerine ortak olmayı gerektirdiğini söyleyen Altıntaş, “Bugün İslam dünyasına baktığımız zaman birçok problemli, acılı ve sancılı coğrafyalar var. Mesela Gazze, Doğu Türkistan, Arakan, Kırım, Keşmir gibi İslam coğrafyalarında maalesef acıların, ölümlerin yaşandığına tanık oluyoruz. Bu topraklarda yaşayan Müslümanlar, çocuklar barış ve güven içerisinde bayramlarını geçiremiyor. Dolayısıyla bizim milletimiz çok yüce. Sadece 800 bin kilometrekarelik toprak parçasında yaşayanların dertlerine ortak olmakla kalmıyor, İslam kardeşliği sınırların dışına çıkmaya da zorluyor ve bayram gelirken birçok yardım derneklerimiz çoktan sınırları aştılar. Savaş içerisinde bulunan İslam coğrafyalarına gidip az da olsa onların gözyaşlarını dindirmek adına yardımlarını götürdüler. Bu da, Müslüman Müslümanın kardeşidir anlayışını gösteriyor” ifadelerine yer verdi.
"MÜSLÜMANLAR DİNİ BAYRAMLARDA EVLERİNDE OTURMALI, ZİYARETLERE GİTMELİ"
Bayramlarda tatile çıkma noktasında da değerlendirmelerde bulunan Altıntaş, sözlerine son olarak şunları ekledi: “Maalesef Müslümanlarda tatil algısı değişti. Sanki Ramazan veya Kurban bayramı tatile çıkma zamanı olarak algılanıyor. Son dönemlerde deniz sahillerinde, beş yıldızlı otellerin salonlarında, tatil köylerinde, dini atmosferden uzak ve insanlardan kopuk bir şekilde bayramı geçirme gibi düşünceler yaygınlaştı. Bu bir yozlaşma, dünyevileşme, sekülerleşmedir. Oysaki Müslümanlar dini bayramlarda evlerinde oturmalı, ziyaretlere gitmeli. Özellikle büyüklerimiz, gençlerimize ve çocuklarımıza dini değerlerimizi aktarmada bayramlarda köprü vazifesi görürler. Bayramda örf, adet ve gelenekler çocuklara yansıtılarak bir kültür aktarımı yapılmalı. Bu onları kültürel yabancılaşmadan koruyacak, milletin varlığının devamını sağlayacaktır.” -Tuba Kaya