Idyma Antik Kenti kazılarında antik su kaynağına ulaşıldı
Gökova Körfezi kıyısında her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Akyaka'da, tarihi alanların gün yüzüne çıkarılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Muğla Valiliği YİKOP Başkanlığı ve Ula Belediyesinin katkılarıyla çalışma yürütülüyor.
Idyma Antik Kenti yakınlarındaki, Orta Çağ'dan kalma kale surlarında sürdürülen kazı çalışmalarında bulunan eserler, bölgenin tarihine ışık tutuyor.
Muğla Müze Müdürlüğü gözetiminde devam eden kazı çalışmalarında gün yüzüne çıkarılan eserler koruma altına alınarak belgeleniyor.
Muğla Müze Müdürü Gülnaz Savran, güney yamaçlar boyunca aşağı kısımda bulunan bugünkü Azmak Deresine doğru yerleşimin aşamalar halinde devam ettiğini ve akarsuyun bulunduğu bölümün de antik çağlarda deniz olduğunu, yerleşimin de deniz kıyısında bir liman yerleşimi olduğunu söyledi.
Yörede yaşayanlar tarafından bilinen, kale ile Azmak Deresi arasında bir geçit, bir dehliz olduğu söylenen alandaki çalışmaları özellikle 2023'ün ikinci yarısından sonra yoğunlaştırdıklarını anlatan Savran, "Daha önce de giriş kısmını bulduğumuz alan ile Azmak Deresi arasındaki bağlantının tamamını açtık. Bu alanın hangi amaçla kullanıldığı da kafamızda netleşmiş oldu. Bu bölgede, 65 metrelik bir tünel ortaya çıktı. Tünelin sonunda da çok temiz bir su kaynağına ulaştık" diye konuştu.
Savran, bağlantının özellikle Orta Çağ'da onarım gördüğünü de belirlediklerini söyledi.
"KURULAN MEKANİZMA İLE TEMİZ SU KALEYE TAŞINMIŞ"
Çalışmalar kapsamında alanın tonozlu bir yapı olduğunu ve tonoz kısmının ise duvardaki izlere bakıldığında sıvandığını tespit ettiklerini anlatan Savran, büyük taş örgülerden oluşan tünelde duvardaki küçük nişlerden de burada bir mekanizmanın bağlı olduğunun ortaya çıktığını kaydetti.
Tünel sonunda buldukları temiz suyla burada bir mekanizma kurularak, bu temiz ve tatlı suyun kullanma suyu olarak kalenin içine kadar taşındığını belirlediklerini aktaran Savran, "Çalışmalarımızda bir kuşatma anında hiçbir zaman kalede yaşayanların sularının kirlenme riskiyle karşı karşıya kalmadıklarını, uzun süre su olduğu için kuşatmaya dayanabildikleri düşüncesine ulaştık" dedi.
Kalenin ilk yapıldığı tarihe bakıldığında 4 bin yıl önceye kadar uzandığına işaret eden Savran, o dönemde de su kaynağının var olduğunu ifade etti.
Savran, buldukları bağlantının birkaç kez onarılmış olabileceğine de dikkati çekerek, yapının üst kısmının sonradan örtülmüş olabileceğini kaydetti.
Bölgeyi Idyma Antik Kenti ile özdeşleştirdiklerini belirten Savran, "Burayı İdyma Antik Kentinin antik limanı olarak değerlendirirsek, su kaynağının kentin belki ilk şekillenmeye başladığı tarihe kadar götürmek mümkün. Muhtemelen şu an bulunduğumuz kaynağın dışarıda da zaten bir çıkışı var. O çıkışta belki bir çeşme olarak kullanılıyordu. Onun da etrafında blog taşlar var. Kale içi sadece bu alanı kullanıyordu belki ama dışarıda da aynı kaynağa insanların ulaşması bence mümkündü. Gerçekten antik deniz ticaretinde ben Akyaka’daki bu temiz suyun çok önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
"ASLINA UYGUN OLARAK RESTORE EDİLECEK"
Tonuzlu yapının Orta Çağ'da yapıldığını düşündüklerini aktaran Savran, yine de buranın restorasyon projelerinin hazırlanabilmesi için öncelikle yapıda bulunan harçların analizine yönelik bir çalışma olduğunu anlattı.
Savran, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde arkeometrik çalışmalar ile yapıdan parça alınıp, analizleri yaptırılıp hem değerlendirmesinin mümkün olacağını hem de içinde ne tür malzemelerin kullanıldığının raporlandırıldıktan sonra yine aynı benzer malzemeyi kullanarak harcı tekrar yenilemenin mümkün olacağını dile getirdi.
Mümkün olduğu kadar aslına bağlı kalarak restorasyon çalışmalarının yapılmasını planladıklarını belirten Savran, "Fakat restorasyon sonrasında burası için nasıl bir değerlendirmeye gidilebilir, belki de ziyarete açılabilir. Belki hikayenin anlatıldığı bir koridor haline getirilebilir. Çok rahat yukarıya kaleye kadar ulaşımın sağlanabildiği bir alan haline de getirilebilir" dedi.
Akyaka'nın bölge turizmi için önemli olduğunu anlatan Savran, kazı çalışmaları ve yeni buluntularla bu güzelliklere değer katmaya çalıştıklarını ifade etti.