Konyalı kadınlar vazgeçemiyor! İşte asırlık lezzet!

Konyalı kadınlar vazgeçemiyor! İşte asırlık lezzet!
Konya’da asırlardır süregelen çıtır tarhana geleneği yaşatılmaya devam ediyor. Şehrin birçok bölgesinde her yaz yapılan tarhana kış geldiğinde farklı şekillerde tüketiliyor

Konya’da asırlardır süregelen çıtır tarhana geleneği yaşatılmaya devam ediyor. Şehrin birçok bölgesinde her yaz yapılan tarhana kış geldiğinde farklı şekillerde tüketiliyor

Konya’nın ilçelerinde asırlardır tarhana çeşitli şekillerde yapılmaya devam ediyor. Un tarhanası, top tarhana ve çıtır tarhana çeşitleri yaz geldiğinde evlerin bahçelerinde Konyalı kadınlar tarafından özenle hazırlanıyor. Geleneklere uygun olarak yapılmaya devam eden çıtır tarhana ise hem çorba olarak hem de çayın yanında çerez olarak tüketiliyor.

Yaz aylarının gelmesi ile birlikte Ilgın’ın Belekler Köyü’nde de kadınların asırlardır aynı yöntemle hazırladığı tarhanalar kurutulmaya başladı. Tarhanadan vazgeçemeyen Konyalılar şehir merkezinde yaşasalar da her yıl köylerine gidip tarhanalarını yapıyorlar.

ŞİFA DEPOSU LEZZET

Tarhana denilince akıllara hep Beyşehir’in geldiğini ama yıllardır Belekler Köyü’nde de tarhana kazanlarının kaynadığını ifade eden Cevdet Yavuz, “Bu bizim için vazgeçilmez. Her yıl şifa deposu tarhanalarımızı yapar, güneşte kurutur, kış boyu da tüketiriz.

Aslında Konya basınını takip ediyorum. Genelde tarhana haberlerini Beyşehir ile yapıyorlar. Evet, Beyşehir’de de tarhana geleneği sürdürülüyor fakat bizlerin de bunu unutmadığının bilinmesini istiyoruz. İnşallah çocuklarımıza da sevdirdiğimiz bu gelenek yıllar boyu devam edecektir” ifadelerini kullandı.

BU GELENEĞİ SÜRDÜRMEYİ SEVİYORUZ

Selçuklu merkezde yaşayan ama her yaz Belekler Köyü’ne gidip tarhanalarını kışa hazırlayan 65 yaşındaki Türkan Yavuz bu geleneği sürdürmeyi çok sevdiklerini belirtti. Yavuz, çıtır tarhananın yapım serüvenini ise şöyle anlattı. “Biz her sene çocuklarımızla birlikte köyümüze gelir tarhanamızı yaparız. Çünkü kışın bizim için tarhana çorbası vazgeçilmezdir. Tarhana yapımı zahmetli olan bir ürün. Önce kazanlarda yoğurt, süt ve yumurtayı ayran haline getirir ardından yarma bulguru içine salarız.

Hepsinin miktarı çok önemli ama biz çocukluğumuzdan beri bu işi yaptığımız için göz kararı ile biliyoruz. Sonra bu karışım bulamaç olana kadar dakikalarca hızlı hızlı karıştırılır. Ardından kazanlar ateşten indirilip, bulamacın kendini çekmesi beklenir. Sabahın ilk ışıklarında ise hamur halini alan karışım minik toplar haline getirilir ve çığ dediğimiz kamıştan sergilerin üzerine elimizde şekillendirilip dizilir. Ve güneşte kurumaya bırakılır. 2-3 günlük bu süreçte çevreden bir zarar olmasın diye sürekli başında nöbet tutulur. Sonrasında kuruyan tarhanalarımızı kışın çayın yanında kızartarak ya da ıslatıp çorba yaparak tüketiriz.”

İMECE USULÜ HAZIRLANIYOR

Tarhana yapmaya başlamadan önce bir haftalık hava durumunu takip ettiklerini dile getiren Birsen Yılmaz, “Tarhana mesaisi bizim köyümüzde temmuzda başlar. Tarhana serildikten sonra üzerine yağmur yağması en sevmediğimiz durum.

Çünkü tarhana çok hassas ve bir damla su değse küfleniyor. Bu yüzden hava durumunu takip ediyoruz. Ama güneşte kuruması ve içerdiği ürünlerle besleyici ve doyurucu bir ürün olduğu için tarhanadan vazgeçemiyoruz. Biz kışı tarhanasız geçirmeyiz. Ben Lalebahçe’de yaşadığım halde her yıl köyüm olan Belekler’e gelir tarhanamı ailemle imece usulü yaparım. Bizim köyümüz Ilgın’ın en uç köyüdür. Burada yaşayan halkta nesilden nesile adetlerini sürdürmeye devam eder. Bizim atalarımız tarhanayı kuru bir ürün olduğu için heybelerine azık olarak koyarlarmış.

Tarhana onları kimi zaman gün boyu tok tutarmış. Biz de geçmişten gelen bu geleneği sürdürüyoruz. Çocuklarımızda inşallah bunu sürdürmeye devam eder. Çünkü her şey bozuldu artık. Hormonlu, GDO’lu ürünlerle zehirlenmektense kendi yaptığımız doğal ürünleri tüketiyoruz” diye konuştu. •Gülşen Çopur

Kaynak:Konya'nın Sesi