Yıllarını verdiği ney sanatından hiç vazgeçmedi...

Yıllarını verdiği ney sanatından hiç vazgeçmedi...
 Muhabir
Mevlana’nın insana benzettiği ney Mesnevinin ilk 18 beyitinde anlatılır. Yarım asıra yakındır ney ile uğraşan Konyalı Neyzen Ali Erol neyin tüm bilinmeyenlerini Konya’nın Sesi Gazetesine anlattı.

Mevlâna Celaleddin Rumi’nin Rabb'ine, sevgiliye kavuşma gecesi olarak düşündüğü Düğün Gecesi olarak adlandırılan Şeb-i Arus kutlamalarında yer alan Konya’da 45 yıldır ney ile uğraşan neyzen Ali Erol küçük yaşlarda başladı. Ney sanatını bu zamana kadar taşıyan 62 yaşındaki çınar tüm olumsuzluklara rağmen neyi asla bırakmadığını anlattı.

Ney üflemeye blok flütle başladığını söyleyen Neyzen Ali Erol,” Liseli yıllarda neyle tanıştım, lisede bir öğretmenimiz sınıfa ney getirmişti ilk defa orada gördüm. Müziğe de yatkın olduğum için o zaman çok hoşuma gitmişti. Konya’da o zamanlar ney var mı, kim yapar, kim satar bilmiyoruz. Birkaç tane üfleyen varmış sonradan öğrendik. Ney şeklindeki plastik boru, metal boru, pirinç boru, alüminyum boru artık elime ne geçtiyse onu üflemeye çalıştım bu sayede borudan ses çıkarmayı öğrendim. Blok flütlerin üst tarafını çıkarıp onu da üflüyordum. Konya Büyükşehir Belediyesi konservatuar hükmünde bir çalışma başlattı. Sınavla alınan eğitimi kazandığımda neyi seçtim ve dersleri almaya başladım. Oradan verilen ney benim ilk neyim olmuştu. Daha önce başka materyallerde çalışma yaptığım için neyi elime aldığım ilk an üflemeyi başardım. Bazı sebeplerden dolayı kursumuz kapandı, dersleri hocamızın evinde veya arkadaşlarımızın evinde her cumartesi yapmaya başladık. Cumartesi günlerini iple çekiyordum. O zamanlar at araba bir şey yoktu yürüyerek giderdik. Bu şekilde 2-3 sene çalışmalar devam etti. Daha sonra Şeb-i Arus törenlerine katılmaya başladık” dedi.

NEYE OLAN İLGİM HİÇ BİTMEDİ

Devlet memuru olduğu halde hafta sonları ney üflemek için arkadaşlarıyla bir araya geldiğini belirten Ali Erol, “Üniversite sonrasında SGK’da devlet memuru oldum ama Ney’e olan ilgim hiç bitmedi Ney yapımına da ilgi duyuyordum. Memuriyetten kazandığım paralarla Hatay’a kamış almaya gittim. Ney yapma maceram da öyle başladı. Hatay’dan aldığım kamışlarla evin balkonunda kendime atölye yaptım. Orada ney üretmeye başladım. Tabi hiçbir şey eğitimsiz olmaz. İstanbul’a gittim. İstanbul’da neyzen Niyazi Sayın’dan ney yapımı dersi aldım. Nasıl ölçülendirme yapılacak, delikler nerede açılacak, kamış nasıl terbiye edilir gibi birçok püf noktayı orada öğrendim. O günden beri ney yapmaya devam ediyorum” şeklinde konuştu.

40 KİŞİLİK DEV KADRO

Öğrendiklerini gelecek nesillere aktarmak için çabaladığını belirten Ali Erol, “Öğrendiklerimi öğretmen için Halk Eğitim Merkezlerinde kurslar verdim. Sıfırdan başlayanlardan çok üflemeyi bilen öğrencilerim vardı durum böyle olunca öğrencilerimle bir ney konseri verelim dedik. Çalıştığımız arkadaşları saydık sayımız tam 40 kişi. Tabi koromuza bir isim gerekiyordu. 40 kişi olduğumuz için koromuzun ismini “40 Ney” koyduk. İstanbul’dan üstatların katıldığı dev bir konser verdik. Verdiğimiz her konserde salonda oturacak yer kalmıyor, oturacak yer bulamayan ayakta konseri izliyor” dedi.

MEVLANA’NIN NEYİ İNSANA BENZETİR

Mesnevi’de anlatılan neyin insana benzetildiğini belirten Ali Erol, “Mesnevi Hz. Mevlana’nın en önemli eserlerinden birisidir. Mesnevinin ilk 18 beyiti Ney’den bahseder. Daha doğrusu ney ve insanı kamilden bahseder. Ney aslında insan gibidir anlamında hem insanı hem neyi anlatır. Asıl olan insandır. Neyin kamışlıktan koparılıp gelmesi, ailesinin içinden kopup gurbete giden bir kimse gibi tanımlıyor. Neyin güneşin altında kavrulması daha sonra bir ustanın onu alıp kabuklarını soyup, ateşe tutup, bağrını delmiş, içini boşaltmış, o nağmenin iniltisi orada çektiği eziyetlerden gelmektedir. İnsanoğlu da dünyada birçok eziyetlere maruz kalıyor. O da iyi bir üstadın elinden eğitim alarak geçerse o insandan da ne nağmeler ne güzellikler ortaya çıkar anlamında benzetmeleri vardır.

Mesnevin birçok yerinde neyden ve rebabdan musikiden bahseder. Mevlâna orada güzel örnekler vermektedir. Nefis terbiyesi ile alakalı, insanın ahlakı ile alakalı, güzel öğretiler Mesnevinin içerisinde mevcuttur. Avrupa da Amerika da çok okunan kitaplar arasındadır” şeklinde konuştu.

NEY YAPMAK UZUN VE MEŞAKKATLİ BİR İŞ

Ney yapmanın sabır istediğini söyleyen Ali Erol, “Sazlıktan kamış kış aylarında koparılır, bir süreye kurumaya bırakılır ve rengi yeşilden sarıya doğru döner. Kuruduktan sonra ısıtıp içini boşaltıyorum ve boyunu kesiyorum. Neyin en önemli özelliği 9 boğumdan oluşur ve boğum araları dar olur. Koca sazlıkta çok nadir olur. Daha sonrasında başpare denilen baş kısmını ondan sonra da parazvane denilen metal kısmı takıyorum. Parazvanenin amacı da neyin kırılmamasını ve çatlamamasını sağlamak. Akort denilen ince ayarını da yaptıktan sonra üflemeye hazır” dedi.

YABANCILARDAN NEYE İLGİ BÜYÜK

Konya’ya gelen yabancı turistlerden neye ilginin yüksek olduğunu belirten Ali Erol, “Özellikle Şeb-i Arus döneminde ney yabancıların çok fazla ilgisini çekiyor. Ney ile daha önce hiç karşılaşmadıkları için sesi çok dikkatlerini çekiyor. Ellerine alıp saatlerce bakıyor ve o ses buradan mı çıkıyor diye şaşırıyorlar ve üflemeye çalışıyorlar. Dikkatlerini çektiği için alanlar oluyor, şehir dışında veya yurt dışında karşılaştıklarımız Konya’ya gelip ney öğrenmek istiyor. Konya’da Mevlâna Türbesini gezip oradaki sesten etkilenenlerde neye ilgi duymaya başlıyor. Sema gösterilerinde ana saz ney olduğu için yabancı turistler neyden çok etkileniyor” şeklinde konuştu.

KALİTEYE GÖRE FİYAT ARTIYOR

Paşpare ve kamışın kalitesine göre fiyatlarda değişiklik olduğunu söyleyen Erol, “700-800 liradan başlayıp 2000 liraya kadar fiyatları değişiyor. Fiyatları da kamış kalitesine, başparenin malzemesine göre değişiyor. Paşparenin orjinali manda boynuzundan yapılıyor. Boynuzdan yapılırsa ya da ahşaptan yapılırsa fiyatta farklılıklar oluyor” diye konuştu.

-Buse Aşcı