Telleri Sabırla Örüyor!
17’nci yüzyıla uzanan tel kırma sanatını, düzenli olarak yaklaşık 15 yıldır yaptığını ifade eden Fatma Sırmacı, “Babaannemin annesinden kalan bir gelenek. Alaylı diyelim. Babaannemin dizinin dibinde öğrenerek başladık daha sonra kendimize çeyizlik yaptık. Sonrasında babaannemin bir namaz örtüsü vardı. Babaannemin tel kırmalı namaz örtüsü tülbenti kullanıldıkça iyice yıpranmıştı. Biz de onu atmaya kıyamadık. O telleri değerlendirdik bir yüzük, bir kolye yaptık. Yakınlarımıza oturmaya gittiğimizde takınırdık. Eş dostta dedi ki nereden aldın, bize de yap derken ben eşe dosta yapmaya başladım, böylelikle başladı. Sonra internetten sayfa açtım. Mevlâna Kültür Merkezi’ndeki satış yapıldığını gördüm burası ikram oldu. 6 yıldır burada el emeği ürünlerimi satışa çıkarıyorum” diye konuştu.
HER EVİN SANDIĞINDA BULUNUYOR
Tel kırma sanatının geçmişten günümüze kadar emekle geldiğinin altını çizen Sırmacı, “Tel kırma el sanatı 17'nci yüzyıldan günümüze kadar gelen bir sanat. Bartın'da doğar, Anadolu'da büyür. Anadolu'da büyüdüğü için İç Anadolu Bölgesi, Güneydoğu, Doğu Anadolu, Akdeniz, Ege’de mutlaka anneannelerin babaannelerin geçmişinde her evin sandığında bir parça çıkar. Gelen misafirlerde hep diyor ki bu işi biz de biliyoruz, biz de yapıyoruz. Dönem dönem canlanmış, dönem dönem unutulmuş, günümüzde de tel kırma el sanatı canlı bir şekilde ayakta duruyor. Biz de çeyizlik ürünlerde takılarda yaşatmaya çalışıyoruz. Arzu edene sipariş üzerine çeyizlik de çalışıyoruz” dedi.
İSTEYEN HERKES YAPABİLİR
Tel kırma sanatının el yatkınlığı istemediğini sabrı olan herkesin yapabileceği bir el sanatı olduğunu söyleyen Sırmacı, tel kırmanın kullanım alanlarını anlattı.
Sırmacı, “Tel kırma sanatını herkes yapabilir. Zor demiyorum, herkes yapabilir. Sabır isteyen bir iş çünkü ip değil, tel. O teli siz sabrınızla işleyebiliyorsunuz. O kadar kolay ki ip gibi işleyebiliyorsunuz. Tabi biraz teknikleri var, püf noktaları var. Küpe, kolye, bileklik, terlik, yelek çalışılabilir, çanta, ayakkabı olabilir, pano çalışılabilir. Takıların dışında dokuma ham kumaşlarda runner örtü çeyizlik ürünlerde kullanılabilir” diye konuştu.
TEL KIRMA İSMİ NEREDEN GELİYOR
Tel kırma işleminin diğer el sanatlarına göre daha çok uğraştırdığını belirten, “Fiyatlar çeyizlik ürünlerimizde biraz yüksek çünkü el emeği her bir geçişte tel kırılıyor. Düşünün kaneviçede çarpı atıyoruz ya tel kırmada da her çarpıda bir kırma oluyor o kanaviçe tekniğinde çarpıyı iplikte atar devam eder gider ama tel kırmada telin makas bitiminde her bir karede tel kırdığımız için çok zor oluyor. Tel kırma ismini de oradan alıyor. Daha önce anneanneler, babaanneler bunu iğnesiz de çalışmışlar. O dönem teller biraz daha kalınmış. Uç kısmını verev keserek günümüzde de yine işlenebilir ama biraz işimiz zorlaşabilir. Örneğin bir kolyeyi ben yarım saatte işliyorum ama o 45 dakikayı alır” dedi.
GENÇLERİ EL SANATLARINA YÖNLENDİRİN
Küçüklüğümüzde büyüklerimiz bizi el sanatlarına yönlendirirdi şimdiki çocuklar yönlendirilmiyor diyen Sırmacı, “Tel kırma sanatına talep var. Halk eğitimlerde, bütün yörelerde İstanbul'da İSMEK, Ankara'da BELMEK, Konya’da da KOMEK’te eğitimleri var. Meslekte çok şükür yeniden bir canlanış var. El sanatları bizim çocukluğumuzda daha meşhurdu. Ben ortaokulu liseyi sonradan bitirdim ama öncesinde ilkokul mezunuydum. El nakışı, Kur'an kursu derken sokakta oynardık. Şu an çocuklar taş binaların arasında bahçelerde araçlar arasında koşuyorlar. Araçlara top gelecek diye çocuklara aşağı inmeyin, oynamayın deniliyor. Biz el sanatlarına yönlendirilirdik, büyüklerin yanında otururduk elimize şiş verilirdi, tığ verilirdi. Bunlar insana huzur veriyor, dinlendiriyordu. Şimdiki çocuklara bakıyorsun hiç huzurlu, mutlu değiller. Ben torunuma el sanatlarını öğretiyorum. Televizyondan, teknolojiden biraz daha uzaklaşın. Gençlerimizi el sanatlarına davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
-Büşra GÜLTAŞ