Konya’ya Gelenlerin Uğramadan Gidemediği Mekânlar!

Konya’ya Gelenlerin Uğramadan Gidemediği Mekânlar!
Anadolu Selçuklu medeniyetine başkentlik yapan Konya'daki tarihi cami, medrese, külliye, han, hamam ve medreseler geçmişe ışık tutuyor.

UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde "Konya Selçuklu Başkenti" adıyla 2000 yılından bu yana yer alan kadim şehir Konya'da yıllara meydan okuyan Anadolu Selçuklu medeniyetine ait "ecdat yadigarı" eserler, kültürel değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması bakımından önemli rol oynuyor.

1- SULTAN VELED MEDRESESİ

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin büyük oğlu olarak 623/1226’da Karaman’da doğdu. Mevlânâ ona dedesinin ismini (Bahâeddin Muhammed Veled) vermiş, kendisi de şiirlerinde “Veled” mahlasını kullanmıştır. Çocukluğundan itibaren babasının halkasında yetişen Sultan Veled, bir dönem tahsil maksadıyla Dımaşk’a gitti. İlk mürşidi dedesi olup daha sonra babasının da mürşidi olan Seyyid Burhâneddin Muhakkık-ı Tirmizî’ye, onun vefatından sonra Şems-i Tebrîzî’ye, daha sonraları da babasının halifeleri olan Selâhaddîn-i Zerkûb ve Hüsâmeddin Çelebi’ye intisab etti. Babasının vefatının ardından onun makamına geçmesi yönündeki ısrarlara rağmen Hüsâmeddin Çelebi’ye tâbi oldu.

Sultan Veled Medresesi Yıkılmadan Önce

Hüsâmeddin Çelebi’nin vefatından sonra ise Kerîmüddin b. Bektemur’a intisap ederek yedi yıl kadar hizmetinde bulundu. Kendisinin Mevlânâ’nın makamına oturarak irşâda başlaması Şeyh Kerîmüddin’in vefatından sonradır. Mevleviyye’nin bir tarikat olarak yayılması Sultan Veled’in Anadolu’nun çeşitli şehirlerine gönderdiği halifeleri dolayısıyladır. Nitekim Kırşehir’de bir Mevlevî zâviyesi kuran Süleyman Türkmânî, Erzincan’a gönderilen Hüsâmeddin Hüseyin ve Amasyalı Alâeddin bu halifelerden bazılarıdır. Sultan Veled 10 Receb 712’de (11 Kasım 1312) Konya’da vefat etti. Yerine oğlu Emîr (Ulu) Ârif Çelebi geçti.

2- KARATAY MEDRESESİ

Çini Eserler Müzesi olarak kullanılan Karatay Medresesi, Selçuklu Sultanı II.İzzeddin Keykâvus zamanında Emir Celâleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmıştır. Medresenin iç mekânları mozaik ve plaka çiniler ile kaplanmıştır. Mimarının Muhammed bin Havlan olduğu tahmin edilmektedir.

KARATAY MEDRESESİ

Medrese, Selçuklular devrinde hadis ve tefsir ilimleri okutulmak üzere “Kapalı Avlulu Medrese” grubunda beden duvarları taştan, kubbe ve tonozlar tuğladan inşa edilmiştir. Sille taşından inşa edilmiştir. Tek katlıdır. Giriş doğudan gök ve beyaz mermerden yapılmış, Selçuklu devri taş işçiliğinin şaheser bir örneği olan kapı ile sağlanmaktadır. Kapının üzerinde medresenin yapımı ile ilgili kitabeler, diğer yüzeylerine seçme âyet ve hadisler kabartma olarak işlenmiştir. Medresenin güneybatı hücresinde Celâleddin Karatay’ın türbesi mevcuttur.

KARATAY MEDRESESİ

Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yeri bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında “Çini Eserler Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır. Müzede Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait çini ve seramikler, özellikle Kubad-Âbâd Sarayı çinileri, alçı süsleri, dolaplar, çini tabaklar ve kandiller teşhir edilmektedir. Müze pazartesi haricinde haftanın her günü ziyarete açıktır.

3- KÜÇÜK KARATAY/KEMALİYE MEDRESESİ

Alâeddin Tepesi’nin kuzey eteğine yakın bir yerde bulunan medrese, Celaleddin Karatay’ın yaptırdığı Büyük Karatay Medresesinin hemen doğusunda yer almakta idi. Sonradan açılan Ankara Caddesi sebebiyle Selçukluların erken dönemine ait bu yapı büyük oranda tahrip olmuş, neticede ancak eyvanı günümüze kısmen sağlam gelebilmiştir.

KÜÇÜK KARATAY/KEMALİYE MEDRESESİ

Önü, batı tarafa açılan duvarı moloz taş örgülü bu eyvan, içten sırlı ve sırsız tuğla ile kaplı olup, güney duvarına yarım silindirlik formlu bir mihrabiye oyulmuş, doğuya açılan sivri kemerli pencere ile de aydınlatılması sağlanmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1990 yılında onarılıp üstü çatı ile kapatılan eyvan, günümüzde ticari amaçla kullanılmaktadır.

4- İNCE MİNARELİ MEDRESE

Alâeddin Tepesi’nin batısında, Beyhekim (günümüzde Hamidiye) Mahallesi’nde yer alan eser, Alâeddin Köşkü, Alâeddin Camii ve Karatay Medresesinin yakınındadır. Eser, “İnce Minareli Darülhadis”, “İnce Minare Medresesi”, “İnce Minare Camii” gibi isimlerle de anılmaktadır. Yirminci yüzyılın başlarına kadar zor şartlar altında da olsa eğitim-öğretim görevini sürdürmüş, 1924 yılında -diğerleri gibi- bir kanunla kapatılınca kaderine terk edilerek hızla yıpranmaya yüz tutmuştur.

İNCE MİNARELİ MEDRESE

Uzun bir arayı müteakip 1954’te başlayan iki yıllık bir onarımla tekrar kullanılır hâle getirilen medrese, 1956 yılında “Taş ve Ahşap Eserler Müzesi” olarak hizmete açılmıştır. Son yıllarda yapılan restorasyon çalışmalarıyla yıkık durumdaki mescidi de tamamlanarak eski sağlam hâline getirilmiştir.

İNCE MİNARELİ MEDRESE

Bugün medrese Selçuklunun istisna bir sanat abidesi olarak hem Konya’yı taçlandırmakta hem de içinde sergilenen Selçuklu, Beylik ve Osmanlı dönemlerine ait Orta Çağ’a ışık tutan eserlerle müstesna bir müze olarak görevini sürdürmektedir. Mesela, artık tamamıyla yok olarak günümüze ulaşamayan Konya Kalesi’nin figürlü taş kabartmaları ile kitabeli parçaları müzeye ayrı bir zenginlik katmış, farklı bir değer kazandırmıştır.

5- İPLİKÇİ MEDRESESİ

Alâeddin Caddesi üzerindeki İplikçi Camii’nin güney tarafında, kıble duvarına bitişik olan alan üzerinde inşa edilen medrese, ilk kurucusundan dolayı adına Altun Apa, Altunba da denilmiş, daha sonra mütevellisi, İplikçi evlâdından Divan Kâtibi Necibeddin Ayaz ve bitişiğindeki camiden dolayı, İplikçi Medresesi diye tanınmıştır.

İPLİKÇİ MEDRESESİ

İplikçi Medresesi, Türkiye (Anadolu) Selçuklu Devleti ileri gelenlerinden komutan, atabey Abdullah oğlu Şemseddin Ebu Sait Altunba (ö. 1237) tarafından XIII. yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Vakfiyesi 1202 yılında hazırlandığına göre, medresenin inşa tarihi daha önce olmalıdır. Yapıldığı sırada, etrafı iki mescit, bir ev, han ve dükkânlarla çevrili, pazar yerindedir. Asıl mimarisinden günümüze, sadece bir kubbeli hücre ve İplikçi Camii duvarına bitişik temel kalıntısı gelebilmiştir.

İPLİKÇİ MEDRESESİ

Henüz bir temel kazısı yapılmadığından medresenin planı bilinememektedir. Alâeddin Tepesi’ndeki Sultaniye Medresesinden sonra, Konya’daki en eski Selçuklu eğitim kurumudur. Karatay Medresesi gibi kubbeli, ihtişamlı bir eser olduğu tahmin edilmektedir. Medresenin, dershanesi, talebe odaları yanında bir de kütüphanesi bulunmaktadır. 1201 yılında Şemseddin Altunba tarafından kurulan bu kütüphane, Konya’da kurulan ilk kütüphane olarak bilinmektedir. Kütüphane, Osmanlı Devrinde yapılan bağışlarla daha da zenginleşmiştir. Bu cümleden olarak 1671 yılında vefat eden Abdülbasir Efendi’nin kitapları, vasiyeti üzerine İplikçi Medresesi’ne verilmiştir.

Kaynak:Konya'nın Sesi