Kılıçdaroğlu'dan çiftçilere: Bedava elektrik kullanacaksınız
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Konya’nın Karapınar ilçesine bulunan bir düğün salonunda çiftçi kadınlarla buluştu.
Toplantıda konuşan Neriman Akel, “Çiftçi olarak pahalılıktan bıktık, 330 liraya yem mi olur? 80 liraya balya mı olur? Nasıl alalım da nasıl bakalım biz mallarımıza.” diye sordu ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz nasıl geçinelim? Çocuklarımızı nasıl evlendirelim? Üniversite mezunu çocuğum var benim, hepsi de işsiz. Sayın Başkanım, size güveniyorum, size. Çok çaresiziz. Arabalarımızı yürütemez olduk. Gidemez olduk vatanımıza. Hiç mazot koyamadık. Çiftimizi süremedik, biz ne yapalım? Yapacak başka bir şeyimiz yok. Biz çiftçiyiz, köylüyüz.”
“Şu anda ne alabiliyor ne satabiliyoruz”
Esnaf Emine Sarıboğa ise dükkanına mal alamadığını anlatırken, şunları söyledi:
“Zamanında kredileri verdiler, kredileri aldık, kartları aldık. Şu anda ne alabiliyor ne satabiliyoruz. Kiramı ödeyemedim. Kayınvalidemin karşısına geldim. Tek bir odada dört çocukla beraber kayınvalidemle birlikte oluyoruz. Aramızda dükkana gelip de korkup çekinenler var. Korkmayın, sesimizi duyurun. Kimsenin baskısı altında değiliz. Adam, ‘Bulaşık yıkıyorum akşama kadar, 5 litre yağ almak için. Üstünü yarınki yıkadığım bulaşıktan vereyim’... İnsanlar gerçekten çok zor durumdalar.
Adam diyor ki ‘Dört tane çocuğum var’. Evine ekmek alıyor, günde 8 tane. Gündeliğe gidiyor, motosikletçide çalışıyor. Aldığı 50 lira. 25 lirasını ekmeğe verip gidiyor, dört tane çocuğa nasıl baksın? İnsanlar gerçekten çok zor durumda. Birlik olup artık bu iktidarın değişmesi gerektiğini düşünüyorum.”
“Millet Ay’da cirit atıyor, biz doğru yolda yürüyemiyoruz”
Emirgazi Kadın Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Hayriye Uğurlu, kendilerine destek verilmediğini belirterek, “Biz, pekmez kaynattık, onunla başladık. Satalım dedik, satamadık. Elimizde kaldı, perişan olduk. Hangi kapıyı çaldıysak hep kapandı.” dedi.
Uğurlu, kadınların üretmek istediğini dile getirerek, “Biz kadınlar üretmek istiyoruz, bir yerlerde olmak istiyoruz. Biz, bunu göremiyoruz. Neden? Kadın hep arkadan geldiği için. Kimse yanında yürütmek istemiyor. ‘Arkadan gelsin’ diyor.” diye konuştu.
Uğurlu, eşinin ve kendisinin emekli olduğunu kaydederek, “Herkesin kendine göre şu şartlarda geçimi zor. Eşim memurdu, köye geldik. Küçük bir bahçemiz var. Eşim muhtar oldu köye. Bir şeyler yapalım diye uğraşıyoruz ama biz kadınlara yardım eden yok.” dedi.
Uğurlu, çocuklarının asgari ücretle çalıştığını belirterek, “Bu yaşadığımız, hiçbir yaşantı değil. Millet Ay’da cirit atıyor, biz doğru yolda yürüyemiyoruz. Niye kadınlar Meclis’te konuşmasın.” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu ise kadınlara şöyle seslendi:
“Neredeyse günün 24 saati çalışan kadın kardeşlerimle beraber olmaktan son derece mutluyum. Türkiye’yi değiştirecek olanlar sizlersiniz. Türkiye’ye huzuru ve bereketi sizler getireceksiniz. Evladını karnı tok uyutmuyorsa hiçbir anne ve baba huzurlu değildir. Her evde bereketin olması lazım, tencerenin kaynaması lazım. Her evde anne ve babanın yetiştirdiği, üniversiteye gönderdiği, şöyle veya böyle yetiştirdiği evladı işsizse anne ve baba huzurlu değildir.
Bütün mücadelem; bu topraklarda hiçbir çocuk yatağa aç girmesin. Bütün mücadelem; emeğiyle çalışan, alın teri döken herkesin gelir sahibi olması lazım. Hiç kimsenin emeği zayi olmasın. Eski başkan, konuşurken Karapınar’ın tarım konusunda ne kadar önemli olduğunu ifade etti. Bereketli toprakları var mı, çalışkan insanları var mı, güneşi var mı? Var. Suyu var mı? Kısmen de olsa var. Her şeyi var. Şu soruyu her kadının kendisine sorması lazım. ‘Biz niye buğdayı, arpayı, mercimeği dışarıdan alıyoruz?’ Bizim topraklarımız yetersiz mi? Var. Çalışkan insanlarımız, güneşimiz, suyumuz var. Konya’dan küçük bir devlet olan Hollanda; yıllık tarım ürünü ihracatı 180 milyar doların üzerinde. Biz niye yapmıyoruz, bize niye yaptırmıyorlar? Her şeyimiz var. İktidardaki siyaset anlayışı bizim çiftçimizin kazanmasını istemiyor.
Dışarıda pek çok devlet, ‘85 milyonluk Türkiye’yi biz doyuracağız’ diyorlar. Hollanda ‘ben doyuracağım’; Fransa, Almanya, Brezilya ‘ben doyuracağım’ diyor. Ama biz, kendi kendine yetebilen bir ülkeyiz. Topraklarımız var. Bereketli ovalarımız var. Çalışkan insanlarımız var. Niye biz kendi kendimizi doyurmuyoruz, doyurmanın dışında neden dışarıya ihraç etmiyoruz? En azından bir Hollanda kadar. Bunun önündeki tek engel siyaset kurumudur. Bu siyasetle Türkiye büyüyemez, gelişemez.
Zam üzerine zam. Allah aşkına, çiftçiden ne istiyorsunuz? Gübreye yüzde 100’ün üzerinde, yüzde 200... Elektrik, ilaç, tohuma zam. Ne üretecek bu insan? İnadına üretiyorsunuz, inadına çalışıyorsunuz, teşekkür ederim. Milletin iktidarında kim alın teri döküyorsa hakkını teslim edeceğiz.
“'Beşli Çete'den alacağım, çiftçiye vereceğim”
Derdinizi biliyorum. Şanlıurfa’ya gittim. ‘Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bize verin, Şanlıurfa’daki bütün çiftçilere elektriği bedavaya vereceğim’ dedim. Altı ile, en başta altı ile. Aynı şeyi Konya’da da söylüyorum. Ama onların yaptığı gibi değil. ‘Beşli Çete’lere Allah’ın güneşini teslim etmek değil. ‘Beşli Çete’ler yerine, bu ülkenin tarım kooperatifleri, çiftçileri, ziraat odası var. Bütün bunların ortak olduğu bir kooperatif ile kurulacak. Çiftçi kendi elektriğini kendisi üretecek. Ürettiği elektriğin bir kısmını kendisi kullanacak, artan kısmını satacak. Çiftçi, ayrıca ektiği üründen pay alacak, elektrikten de kar edecek.
Güneş enerjili kooperatif olacak, her biriniz üyesi olacaksınız. Ticaret, sanayi, ziraat odası olacak. Üye olanlar, elektrik elde edildikten sonra kendi ihtiyacı olan elektriği bedava kullanacak. Artan elektriği enterkonnekte sistemiyle satacak. Oradan da ayrıca gelir elde edecek. Yani Allah’ın güneşini ‘Beşli Çete’ye teslim etmeyeceğiz. Hiç meraklanmayın, orayı kamulaştıracağız, çiftçilere vereceğiz, elektrik elde edeceğiz, çiftçilerin tamamı bedava kullanacak. Ayrıca elektrik, buğday, mısırdan gelir elde edeceksiniz… Allah’ın güneşine para veriyor musunuz? Bedava. Doğal gaz mı, petrol mü, kömür mü? Allah’ın güneşi. Güneş tarlalarını kurarsınız, elektrik elde edersiniz. Her şey bedava. Bedava elektrik kullanacaksınız. Elektriğe ihtiyacı olan fabrikalar var. Oraya satacak, gelir elde edeceksiniz. Bu geliri kime veriyorlar Konya’da? ‘Beşli Çete’den birisine veriyorlar. Size sözüm söz; ‘Beşli Çete’den alacağım, çiftçiye vereceğim onu.
“Benim evlatlarım para pul ile oynamıyor”
Benim, verilmeyecek hesabım yok. Sizden birisiyim, halktan birisiyim. Ben, onlar gibi saraylarda yaşamıyorum. Saraylara gideceğim diye bir çabam da yok. Mütevazı, sizler gibi yaşayan insanım. Benim evlatlarım para pul ile oynamıyor. Benim evlatlarım, sarayları arkalarına almıyorlar. Kimse ne yaptığını bile bilmez. Herkes, alın teri ile çalışırız.
Dönem değişiyor, zaman değişiyor. Değişimi yapacak olan kadınlar, sizlersiniz. Tarlada çalışıyorsunuz, Allah aşkına. Hakkınızı teslim edelim, kocalarınızdan fazla çalışıyorsunuz. Niye sizin sigortanız yok? Niye emekli olamıyorsunuz? Bu kardeşiniz onları yapacak, hiç meraklanmayın. Aile Destekleri Sigortası’nı getireceğiz, prim ödemeyeceksiniz. Geliri asgari ücretin altında olan bütün ailelerin gelir güvencesi olacak. Para, kadının bankadaki hesabına yatacak. Siz, emekli gibi, memur gibi, işçi gibi gideceksiniz, bankadan paranızı çekeceksiniz. Kocalarınıza muhtaç etmeyeceğiz sizi. Bir toplumda kadın ne kadar güçlü olursa toplum o kadar güçlüdür.
“O tencere kaynayacak”
Şundan emin olmazını isterim. Sıkıntılarınız var, biliyorum. Mutfaklarda yangın var, farkındayım. Gelen zamların büyük olduğunun da farkındayım. Devletin yönetilmediğinin, iktidar sahiplerinin gaflet içinde olduğunun da farkındayım. ‘Sınır namustur’ diyoruz; sınırların sınır olmaktan çıktığının da farkındayım. Elini kolunu sallayan herkesin geldiğini de biliyorum. 3-6 milyon Suriyelinin Türkiye’ye geldiğini de biliyorum. Bizim evlatlarımız asgari ücretle iş bulamazken onların asgari ücretin yarısıyla çalıştığını da biliyorum. Onlar da insan, onların da hakkı hukuku var. Onların da hakkını hukukunu koruyarak kendi ülkelerine gitmeleri için her türlü şeyi yapacağım. Irkçılık yapmadan yapacağız.
Hiçbir anne, ‘benim mutfağımda tencere kaynamıyor’ demeyecek. O tencere kaynayacak. O tencere kaynamıyorsa bilecek ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun evinde de tencere kaynamıyor.
“Torpili kesinlikle bitireceğim”
Türkiye’nin çok sayıda imkanları var. Bu imkanlar bir avuç tefeciye veriliyor. 11 tane şeker fabrikası özelleştirildi. 10 şeker fabrikasını 10 milyar liraya sattılar. Bir ayda ödedikleri faiz 19 milyar lira… Yazık günah değil mi bu memlekete. Memleketin sahibi sadece ben değilim. Hepimizin sorumluluğu var.
Kavga etmeye değil, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacımız var. Bunu beraber, birlikte yapacağız. Anneler, evlatlarınızı yetiştiriyorsunuz, KPSS sınavına giriyorlar. Torpili olmadığı için sözlüde eleniyorlar. Bunun da farkındayım. Torpili kesinlikle bitireceğim. Kim hak ediyorsa hakkı teslim edeceğim. Bir kişini kul hakkını yemek kadar ağır bir vebal yoktur… Kim kul hakkı yiyorsa karşısında beni ve sizi bulsun. Beraber mücadele edeceğiz.”