Evin Yeni 'Patron'u Çocuklar Oldu!
Günümüzde aile kavramı içerisinde yaşanan en büyük sorunlardan birisi çocuk merkezli aile yapıların artması. Aile içinde çocuğu daha baskın bir yapıda olan ebeveynler bir süre sonra çocuğun bütün isteklerini yerine getiriyor ve bu durum adeta ebeveynlerin bir görevi haline geliyor.
Ebeveynler bu durumu kabul ettikleri için de çocuk ailede daha fazla tahakküm kuruyor ve onun egemenliği kabul ediliyor. Aile içinde her istediği karşılanan ve onaylanan çocuk bu davranışını girdiği bütün ortamlarda devam ettirmek istediği için hem yetişkin çağına geldiğinde hem de büyüme sürecinde birçok farklı problemle karşı karşıya kalıyor.
EBEVEYNLERDE BIKKINLIK HALİ GÖRÜLÜYOR
Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Uzman Aile Danışmanı Miyasenur Duysak, “Aile içinde çocuk merkezli yapının artması benim nazarımda bir sorun teşkil etmektedir. Çünkü bu yapıya sahip olan çocuklar sınır kavramını bilmemekte ve bundan kaynaklı birçok uyum sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Sorunlar yalnızca bunlarla da sınırlı değildir. Çocuğun merkezde olduğu aileler, bütün yaşamlarını çocuklarının istek ve arzularına göre düzenlemekte ve çocukları için çok fazla fedakarlık yapmaktadırlar. Bu yüzden ebeveynlerde yıpranma, bıkkınlık hali görülmektedir.
Bu durumun çocuğun hayatında ilerleyen zamanlarda büyük sorunlara yol açacağını düşünmekteyim. Bu sebeple ailelere önerim aile içinde sınır kavramını geliştirilmesi ve aile içindeki ana değerlerin belirlenerek ortak biçimde yürütülmesidir. Ailede tek bir kişinin söz hakkına sahip olmasından ziyade kararlar ortak bir biçimde herkese uygun bir biçimde değerlendirilmelidir” dedi.
SINIRLAR İÇERİSİNDE ÖZGÜRLÜK VERİLMELİ
Günümüzde birçok ebeveynin “özgür çocuk yetiştirme” vurgusu yaptığını belirten Duysak, “Bu tür aileler, çocuğun belirli kalıp ve otoritede büyümesini istememekte, çocuklarının mutluluklarını toplumsal normlar üzerinden ziyade bireysel anlayışları üzerine kurgulamaktadır. Bu tür aileler, ‘Sen özgür bir bireysin, istediğin gibi yaşayabilir seçimlerini kendin yapabilirsin’ inancını çocuklarına kazandırmaktadır. Çocuklarını özgür yetiştiren ebeveynler onların özgüvenli bir biçimde yetişeceğine inanmaktadır. Buradaki asıl mesele özgürlükten ne anladığımızdır bence.
Özgürlük ve özgüven kavramlarının içini neyle doldurduğumuz çok önemli. Bazı ebeveynler çocuklarına sınırsız özgürlük alanı açarak, otoriter yetiştirmeyerek kendi kararlarını kendilerinin vermesi istemektedir. Bunu çok ince bir çizgi olarak değerlendiriyorum. Özgürlük başkalarının alanına girildiği taktirde tehlikeli bir durumdur. Bu sebeple nerede durulmasını bilmek gerekmektedir. Mesleki deneyimlerim ve gözlemlerim sonucunda ailelere şunu söyleyebilirim. Lütfen sınırsız özgürlük yerine, ‘sınırlar içerisinde özgürlük’ anlayışı çerçevesinde çocuk yetiştirmeye özen gösterelim.
Çünkü ‘Sınırlar, çocukların hem kendilerini hem de yaşadıkları ortamı daha iyi bir biçimde kavramalarına olanak tanır; onlara öğrenme ve keşfetme fırsatı sunar” diye konuştu.
’BEN ÇOCUKLUĞUMU YAŞAYAMADIM, O YAŞASIN’ TEHLİKESİ!
Çocuğun egemen olduğu ailelerde çocukları yetişkinlikte nelerin beklediği hakkında da konuşan Duysak, “’Ben çocukluğumu yaşayamadım, benim olmadı onun olsun. İsteklerini ve ihtiyaçlarını eksik etmeyelim ki özgüvenli olsun. Pısırık çocuk yetiştirmeyelim’ Bu sözler ne kadar tanıdık değil mi? Birçoğumuz bu sözlerle çok kez karşı karşıya gelmektedir. Ebeveynler çocuklarını daha mutlu ve tatmin edebilmek için sürekli onları memnun etmeye çalışırlar. Ancak bu sözlerin devamında genellikle, ‘her istediğini yaptık, yine de mutlu ve tatmin edemiyoruz’ gelir.
Çocuğun her istediğinin yapılması doyumsuz çocuk modelinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Madde ve alkol kullanan yetişkinlerin çocukluklarına bakıldığında bu tutum içerisinde büyüyen çocuklarında olduğu görülmektedir. Çünkü çok küçük yaşlarda çocuk her şeye rahat ulaşmış, hedef ve hayal diye bir şey kalmamıştır çocukta. Doyumsuz çocuğun varacağı nokta hazzın yüksek olduğu şeylere ulaşma çabasıdır. Çocuklarımızı korumak ve yetişkinlikte de mutlu olabilmeleri için onları yetiştirirken ölçülü olmak ve kararlı bir duruş sergilemek şarttır” şeklinde konuştu.
AİLELER ÇOCUK BÜYÜTÜRKEN NASIL DAVRANMALI?
Çocuk büyütmenin çok meşakkatli ve uzun soluklu bir yolculuk olduğunun altını çizen Duysak önerilerini şöyle sıraladı:
♦ Çocuk yetiştirme de sihirli bir değnek yoktur. Bu sebeple büyük çaba ve emek gerektirir. Çocuk büyütürken ailelerin odak noktası çocukları olduğu için birçoğu zaman kendileri arka planda kalabiliyorlar. Arka planda kalmakta mutsuzluk duygusunu beraberinde getiriyor. Bu yüzden önce ebeveynler mutlu ve huzurlu olabilmeli ki çocukları da mutlu olabilsinler. Bu yüzden aileler çocuklarını büyütürken hem kendilerine hem de çocuklarına alan açarak birlikte hareket edebilmelidirler.
♦ ‘Rol model olabilmek…’ Sanırım çocuk yetiştirmedeki en temel kavram bu olsa gerek. Aileler çocuklarının nasıl olmalarını istiyorlarsa eğer öncesinde bu davranışı kendilerinin yerine getirmeleri gerekmektedir. Çocuk bir nevi ayna görevi görür ve görürse onu yansıtır. Bu yüzden söylemden çok eylem gereklidir.
♦ Koşulsuz sevgi ve saygı, beraber vakit geçirebilme çocuk yetiştirme de önemli olan bir diğer faktördür. Ebeveynlerin çocuklarında mükemmeli aramaması ve diğer akranlarıyla onları kıyaslamaması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki her çocuk kendi içinde özel ve biriciktir.
Kaynak:Konya'nın Sesi