Evimizdeki Gizli Tehlike: Prediyabet
Hareketsizlik, sağlıksız beslenme ve genetik faktörler gibi birçok sebepten dolayı görülen bu hastalık kalbe ve kan damarlarına uzun vadeli zararlar veriyor. Halk arasında gizli şeker olarak bilinen prediyabet insan sağlığı için uzun vadede oldukça zararlı. Peki prediyabet hastası olduğumuzu nasıl anlarız? Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Sağlık Bilimleri Enstitü Müdürü Prof. Dr. F. Hümeyra Yerlikaya Aydemir, sizler için açıkladı.
Vücudumuzdaki şekerin çoğunun yediğimiz besinlerden geçtiğini söyleyen Prof. Dr. F. Hümeyra Yerlikaya Aydemir, “Prediyabet (gizli şeker) genel olarak kan şekeri düzeylerinin normalin üzerinde ancak diyabet olma seviyesinin altında olması olarak tanımlanır. Prediyabetin genellikle herhangi bir belirti veya semptomu yoktur ve kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak genetiğin önemli bir rol oynadığı belirtilmektedir. Bununla beraber özellikle karın bölgesinde aşırı vücut yağı, hareketsizlik ve sağlıksız beslenme önemli risk faktörleridir. Açık olan şey, prediyabetli kişilerin artık vücudunda şekeri düzgün şekilde işleyemediğidir ve bu durum ile özellikle kalbe, kan damarlarına ve böbreklere uzun vadeli zararlar çoktan başlamış olabilmektedir. Vücudunuzdaki şekerin çoğu yediğiniz yiyeceklerden gelir. Yiyecekler sindirildiğinde şeker kan dolaşımınıza girer. İnsülin şekerin hücrelerinize girmesine izin verir ve kanınızdaki şeker miktarını azaltır. Prediyabetiniz olduğunda bu süreç yavaş yavaş bozulmaya başlar. Sonuç olarak, hücrelerinizi beslemek yerine kan dolaşımınızda şeker birikir” dedi.
PREDİYABET HASTALIĞINI ANLAMAK MÜMKÜN
Açlık kan şekeri düzeyi üzerinden prediyabet olup olmadığımızın anlaşılacağını ifade eden Yerlikaya Aydemir, “Prediyabeti Tip 2 diyabet tanısı öncesinde bir uyarı işareti olarak düşünebiliriz. Ve elbette bazı testler ile prediyabet olup olmadığımızı anlayabiliriz. İlk olarak, 8 saat süren açlığın ardından kan örneğiniz alınarak açlık kan şekeri düzeyinize bakılabilir. Sağlıklı kişilerde bu testin sonucunun 100 mg/dL'nin altında olması beklenir. Eğer sonucunuz 100-125 mg/dL aralığın da ise prediyabet tanısı konulabilir. Bununla beraber, şeker yükleme testi yapılabilir. Bu test ile kişilere belirli düzeyde şeker içeren bir sıvı içirilerek 2 saat sonrası tokluk kan şekeri düzeylerine bakılır. Sonucunuz 140-199 mg/dL aralığında ise prediyabet teşhisi konulabilir. Son olarak, son üç aylık kan şekeri seyrini gösteren harika bir molekül HbA1C seviyenize bakılabilir. HbA1C test sonucunuz %5,7 ile %6,4 aralığın da ise prediyabet teşhisi konulur. Prediyabetin görülme sıklığı ve yaygınlığı hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde giderek artmaktadır. Prediyabetin artık bir salgın boyutunda olduğunu kabul edip, bu hastalığın gelecek nesiller üzerindeki yükünü sınırlamak için etkili önlemlerin alınmasının acil bir ihtiyaç olduğu bugün artık kabul edilmektedir” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLAR İÇİN BÜYÜK BİR RİSK
Son yıllarda bu hastalığın çocuklarda yaygınlaştığını belirten Yerlikaya Aydemir, “Yapılan çalışmalarda dünya çapında çocuklarda prediyabet yaygınlığında hızlı bir artış olduğu bildirilmektedir. Yetişkinlikteki çeşitli olumsuz sağlık etkileri çocukluktaki prediyabet ile ilişkilendirilmektedir. Çocukluk çağında diyabet tanısı almış 500 genç kişi 10 yıl boyunca izlenmiş ve 10 yılın sonunda çocukların yarısından fazlasında hipertansiyon, kan yağ seviyelerinde bozulma, göz rahatsızlıkları ve böbrek hastalığı olduğu bildirilmiştir. Bu korkunç tehdit göz önüne alındığında, risk altındaki çocukların erken tespit edilmesi zorunludur” diye açıkladı.
RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR KİMLER?
Kilolu veya birinci dereceden yakın akrabalarında prediyabet bulunan çocukların risk altında olduğunu açıklayan F. Hümeyra Yerlikaya Aydemir, “Dokuz kilonun üzerinde doğum ağırlığı olan çocuklar, prediyabet veya Tip 2 diyabet hastası bir ebeveyne/kardeşe sahip olmak, hamilelik sırasında gebelik diyabeti olan annenin çocukları, obez çocuklar ve bunların dışında yüksek karbonhidratlı yani şekerli işlenmiş gıdaların sürekli ve aşırı tüketimi. Neyse ki, yiyecek seçimlerini yönetmek ve fiziksel aktiviteyi artırmak gibi yaşam tarzındaki değişiklikler kan şekeri seviyelerinin normale dönmesine yardımcı olabilir. Yüksek lif, tam tahıl, yağsız protein ve sağlıklı yağlara (zeytinyağı) ağırlık veren Akdeniz diyeti prediyabetli insanlar için altın standart olarak görülmektedir. Vücut, tam tahıllı ve yüksek lifli gıdaları yavaş yavaş sindirir ve bu tarz besinlerin içindeki şekerler yavaş yavaş kan dolaşımına girer. Bu da insanların kan şekeri düzeylerini kontrol etmelerine yardımcı olur. Öğünlere ve atıştırmalıklara protein eklemek kişinin kendisini tok hissetmesine yardımcı olur ve karbonhidratların kan dolaşımınıza geçiş hızını yavaşlatır. Protein olarak balık, yumurta, süt, yağsız et, fasulye ve mercimek tercih edilebilir. Kan şekerinizi sabit tutmak söz konusu olduğunda yeterli uyumanın da çok etkili olduğu artık kesinlik kazanmıştır. Yapılan çalışmalarda uyku yoksunluğunun insanların şekerli yiyeceklere olan isteğini artırdığı gösterilmiştir. Şekerli içecekleri, kekleri, kurabiyeleri ve atıştırmalıkları sınırlandırarak ilave şekerin aşırı alımından kaçınmak ve beyaz ekmek, beyaz pirinç ve beyaz makarna gibi rafine karbonhidratlı gıdaların porsiyon boyutlarını sınırlandırmakta bu noktada çok önemlidir” ifadelerini kullandı.