Cumhurbaşkanı Erdoğan, MSÜ Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni'nde konuştu: (1)
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye artık darbeci zihniyetin 70 yıl boyunca örselediği askeri eğitim ve öğretim sistemini tamamen terk etmiştir." dedi
Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) Kara Harp Okulu Diploma ve Sancak Devir Teslim Töreni'ndeki konuşmasına, bu yıl diplomalarını alan teğmenleri ve misafir öğrencileri tebrik ederek başladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeni teğmenlerle daha da güçleneceğini dile getiren Erdoğan, "Dünyadaki güç dengelerinin yeni gerilimleri ve muhtemel çatışmaları artırdığı bir dönemde her sınıftan ve rütbeden askeri personelin ordumuz için kritik öneme sahip olduğu muhakkaktır. Milletimizin göz bebeği ordumuz, bölgesel tehditler ve terör örgütleri yanında bünyesinde sızmaya çalışan sinsi yapıların yol açtığı tahribatlarla da mücadele etmek mecburiyetinde kalmıştır." diye konuştu.
Her dönemde farklı kisvelerle ortaya çıkan bu yapıların en son ve alçak örneğinin FETÖ olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, milletimizin destansı direnişi ile başarısızlığa uğrayan 15 Temmuz darbe girişiminin ardından bünyesinde ciddi bir temizlik yapmıştır. Bu büyük temizliğin ardından ordumuzun ‘bittiğini’, ‘kolay kolay ayağa kalkamayacağını’, ‘dünyaya parmak ısırtacak harekatlar yapamayacağını’ düşünenlerin yanıldıklarını özellikle görmeleri sadece birkaç hafta sürdü. Darbe girişiminden sadece 40 gün sonra başlattığımız Fırat Kalkanı Harekatı ile bölgemizdeki insani krizin en önemli aktörü haline dönüştürülen DEAŞ’a ilk büyük ve ciddi darbeyi biz vurduk. Ardından Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatları ile TSK’nın ülkemizin çıkarlarını koruma ve bölgesinde huzuru sağlama konusundaki gücünü tüm dünyaya gösterdik."
- "Bu kazanımdan kesinlikle taviz vermeyeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu başarıların arkasında Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel temin ve eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması ve FETÖ’cülerin tasfiyesi ile oluşan boşluğun hızla doldurulmasının yer aldığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ordumuzda çeşitli seviyelerde personel yetiştiren harp okullarımızı, meslek yüksekokullarımızı ve enstitülerimizi Milli Savunma Üniversitemizin bünyesinde daha kaliteli ve etkin eğitim verecek şekilde yeniden kurduk. Üniversitemizin yurt içinde ve yurt dışında uydurma haberlerle karalanmaya çalışılmasının arka planında işte bu başarının getirdiği hazımsızlık bulunuyor. Yaptığımız reformun ordumuzu zayıflatmaya değil, tam tersine güçlendirmeye yönelik olduğunun en büyük ispatı kazanılan başarılar, dünyanın dört bir yanında yürütülen görevlerdir. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum; Türkiye artık darbeci zihniyetin 70 yıl boyunca örselediği askeri eğitim ve öğretim sistemini tamamen terk etmiştir. Yeni askeri eğitim ve öğretim sistemimizle milli iradenin üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı, sadece millete hizmet eden, sadece devletine ve onun meşru idarecilerine tabi bir Türk Silahlı Kuvvetlerine hamdolsun sahip olduk. Bu kazanımdan kesinlikle taviz vermeyeceğiz. Küresel ve bölgesel gelişmeler ordumuzu daha nitelikli ve daha fazla sayıda insan gücüyle takviye etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde tüm enerjimizi, konsantrasyonumuzu ve imkanlarımızı bu doğrultuda kullanacağız. Türkiye'nin böyle bir kabiliyete ulaşmasında emeği geçen rektörümüz başta olmak üzere MSÜ'nün tüm mensuplarına şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum."
- Yeni soğuk savaş düzeni
"Milletin Meclisi ile milletin Cumhurbaşkanı ile milletin yargısıyla ve en önemlisi milletin bizatihi kendisiyle birlikte ülkemizi 2053 vizyonuna hazırlarken en büyük güç kaynağımız milletimizin ordusudur." diyen Erdoğan, Milli Savunma Bakanı'ndan Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarına kadar kahraman ordunun yönetim kademesindeki herkesi büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasına verdikleri katkılar için tebrik etti.
Erdoğan, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonunda kurulan küresel güç ve yönetim dengesinin son dönemdeki gelişmelerle ciddi bir sarsıntı içine girdiğini aktardı.
Türkiye'nin özellikle de İkinci Dünya Savaşı sonrasının soğuk savaş yılları boyunca Ortadoğu, Kafkasya ve Karadeniz'de hep istikrar sağlayıcı bir unsur olarak yer aldığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Soğuk savaşın ardından ülkemiz bu istikrar sağlayıcı rolünü Balkanlar'dan Güney Asya'ya, Kuzey Afrika'dan Orta Asya'ya kadar geniş bir alana teşmil etmiştir. Terörle mücadelesindeki tecrübelerini ve geliştirdiği savunma sanayi ürünlerini tüm dostlarıyla paylaşan Türkiye'nin bu cömertliği pek çok yerde oyun değiştirici bir işlev görmüştür. Göreve geldiğimizde savunma sanayimizin yüzde 20'si milliydi. Bunun dışında elimiz boş... Ama şimdi hamdolsun bu yüzde 20, yüzde 80'e çıktı. Artık belli bir gücümüz var. Dünyada 2008 finans kriziyle başlayan ekonomik sarsıntı, koronavirüs salgını ve Rusya-Ukrayna savaşı ile giderek şiddetlenmiştir. Öyle ki artık uluslararası mecralarda girilen dönemi 'yeni soğuk savaş düzeni' olarak tanımlayanlar dahi vardır Bu dönemin en baskın özelliği jeopolitiğin tekrar önem kazanmasıdır. Doğu Akdeniz ve Karadeniz, yeni enerji kaynaklarının keşfinden, gıda ve tedarik zincirlerinin istikrarına kadar pek çok vasfıyla öne çıkan coğrafyalar arasındadır."
Erdoğan, hiç şüphesiz güncellenen siyasi coğrafyanın beraberinde yenilenen güvenlik konseptlerini de getirdiğini dile getirdi.
- "Milli güvenlik kavramının kapsamının genişlemesi"
Türkiye'nin Akdeniz'den Karadeniz'e, Balkanlar'dan Kafkasya'ya kadar tüm etki alanındaki artan gücünün bu yeni dönemin sonuçlarından biri olduğunu anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu dönemin bir başka özelliği de sosyal medyadan ve dijital mecralardan dizilere kadar farklı alanlarda kendini gösteren yeni tehditler sebebiyle milli güvenlik kavramının kapsamının genişlemesidir. Tabii göç gibi, radikalleşme gibi, yabancı karşıtlığı ve İslam düşmanlığı gibi sorunlar da artık milli güvenlik kavramı çerçevesinde tartışılmaktadır. Türkiye asimetrik tehditlerle mücadele konusunda bir hayli müktesebat sahibi olmasına rağmen karşımızdaki tablo bizim için de üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir vahamet arz ediyor."
(Sürecek)