Cumhurbaşkanı Erdoğan, Balkan turunun ardından uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı: (1)
ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tahıl koridoru anlaşmasına ilişkin, "Sayın Putin'in dediği gibi o gemiler yine ya gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere doğru gidiyor. Belki de Sayın Putin, Rus ürünlerini bundan dolayı göndermiyor. Biz tabii Semerkant’taki görüşmemizde artık Rus ürünlerinin de bu gemilerle koridordan gönderilmesini kendisinden rica edeceğiz." dedi.
Erdoğan, Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere değerlendirmede bulundu, sorularını yanıtladı.
Salı günü başladıkları Balkan turunu tamamladıklarını, bölgesel gelişmeler açısından kritik bir dönemde son derece önemli ziyaretler gerçekleştirdiklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana gündemlerini Bosna-Hersek'teki siyasi krize çözüm bulunmasının oluşturduğunu söyledi.
Erdoğan, "Bu çerçevede muhataplarımızla istişarelerimizi yaptık, öneri ve katkılarımızı kendileriyle paylaştık. Gerek ikili düzeyde gerek Üçlü Danışma Mekanizmaları kapsamında diyalog ve istişarelerimizi artırarak sürdürme konusunda mutabık kaldık." diye konuştu.
İkili konuların yanı sıra bölgesel ve uluslararası gelişmeler bağlamında fikir alışverişinde bulunduğunu da dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Tüm temaslarımda Bosna-Hersek'in toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan desteğimizi vurguladım. Ülkemizin bundan sonra da üzerine düşeni yapmaya devam edeceğini ifade ettim. Mevcut sorunların aşılması noktasında mesafe kat ettiğimize inanıyorum. Her üç ülkede de düzenlenen iş forumlarına iştirak ettim. Ayrıca ziyaretlerim vesilesiyle üç ülkeyle de çeşitli alanlarda toplam 11 anlaşma imzaladık. Böylece ilişkilerimizin hukuki altyapısını daha da tahkim ettik."
- "Türkiye ile Bosna-Hersek arasında derin tarihi, kültürel ve insani bağlar mevcut"
Ziyaretinin ilk durağı olan Saraybosna'da, Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi üyelerinin yanı sıra Temsilciler ve Halklar Meclislerinin Başkanlık Divanları üyeleriyle de verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, "İnşası Türkiye tarafından tamamlanan Bosna-Hersek İslam Birliğinin yeni idare binasını ziyaret ettik. Burada Bosna-Hersek Reisül Uleması ile Bosna-Hersek'in dört bir yanından gelen müftülerle buluştuk. Merhum Aliya İzetbegoviç'ten sonra böyle bir buluşmayı gerçekleştiren ikinci Cumhurbaşkanı olmak benim için ayrı bir bahtiyarlıktı. Malumunuz Türkiye ile Bosna-Hersek arasında siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerin ötesinde derin tarihi, kültürel ve insani bağlar mevcut. Türk milletinin kalbinde müstesna bir yere sahip Bosna-Hersek'in istikrar ve refahına yönelik girişimlerimizi kararlılıkla sürdüreceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
- Sırbistan ile ticaret
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin ikinci durağı Sırbistan ile ilişkilerinin her geçen gün daha da geliştiğini belirtti.
Sırbistan'da ekonomiye ve istihdama katkı sağlayan Türk yatırımları ve girişimcileriyle iftihar ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "2 milyar dolara ulaşan ticaret hacmimizi en kısa sürede 5 milyar dolara çıkarma irademizi ortaya koyduk. Sancak bölgesinin önde gelen liderleriyle de samimi görüşmeler gerçekleştirdik. Geçtiğimiz yıl açılan Yeni Pazar Başkonsolosluğumuz, Sırbistan'la ve Sancak bölgesiyle bağlarımızı kuvvetlendiriyor. Orada 20 kilometrelik Sancak-Tutin yolunu yapıp bitirdik. Bu tabii Yeni Pazar'ı çok çok rahatlattı. Bizden bir ricaları daha vardı; orada bir camileri var, o camilerine bu Tutin yolundan 200-300 metrelik ara asfalt yol istediler. Onun da talimatını gerekli yere verdik. Niş'te geçen hafta açtığımız konsolosluk büromuz da hizmet vermeye başladı."
- "Hırvat tarafıyla ortak bir iradeyi paylaştığımızı memnuniyetle müşahede ettim"
Hırvatistan ziyaretinin de son derece başarılı geçtiğine dikkati çeken Erdoğan, şu bilgileri verdi:
"Cumhurbaşkanı Milanoviç ve Başbakan Plenkoviç'le ikili ve heyetlerimizin katılımıyla görüşmeler gerçekleştirdik. İlişkilerimizi güçlendirme konusunda Hırvat tarafıyla ortak bir iradeyi paylaştığımızı memnuniyetle müşahede ettim. Ticaret hacmimizde 1 milyar dolar hedefini bu yıl rahatlıkla geride bırakacağız. 8 ayda şimdiden 760 milyon dolara ulaştık. Yeni hedefimizi ise önce 2 milyar dolar, ardından 5 milyar dolar olarak belirledik. TİKA’nın desteğiyle Sisak şehrinde yaptırılan cami ve İslam Kültür Merkezinin açılışını da gerçekleştirdik. Cumhurbaşkanı Milanoviç ve önceki Cumhurbaşkanı Kitaroviç de açılış törenine geldi. Onun da bu kültür merkezinin yapımıyla alakalı benden ricası olmuştu. Biz de yaparız demiştik ve bunun üzerine de TİKA'ya talimatımızı vermiştik.
Bu vesileyle Hırvatistan'daki Müslüman kardeşlerimizle bir araya gelip hasret giderdik. Cami ve İslam Kültür Merkezi'ne adımın verilmesinden ülkemiz ve milletimiz adına da iftihar ettim. Elbette bu, şahsımızla birlikte Türkiye'ye olan muhabbetin, hürmet ve güvenin bir yansımasıdır. Hırvatistan ziyaretimizin ilişkilerimiz ve bölgemizin geleceği bakımından mühim sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Balkan turumuzun ve yaptığımız görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum."
- "Yunanistan'ın son dönemde Türkiye'ye yönelik tutumu izah edilir gibi değil"
Yunanistan'a yönelik "Bir gece ansızın gelebiliriz." çıkışının Batı dünyasında gündem olduğunun hatırlatılmasının ardından, "Bu çıkışınızı yaparken olası bir askeri müdahaleye mi yoksa farklı tedbirlere mi işaret ettiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, ifade ettiği hususların, vermek istediği mesajın son derece açık olduğunu yineledi.
"Yunanistan'ın son dönemde Türkiye'ye yönelik tutumu izah edilir gibi değil." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bir yanda Ege'de yaptıkları ihlaller var, bazıları NATO görevi icra eden uçaklarımıza yönelik tacizler var, S-300 füzeleriyle radar kilitlemeye varan mütecaviz hareketler var. Bizim S-400 olayımızı diline dolayanlardan Yunanistan'ın S-300'leriyle alakalı bugüne kadar herhangi bir şey duydunuz mu? S-300'ler de Rusya'nın, S-400 de Rusya'nın. Ama ona ses yok. Burnumuzun dibindeki adaları anlaşmalarla getirilen gayri askeri statü hilafına silahlandırmaya devam ediyorlar. Aynı zamanda tabii üsler kurulması olayı var. Bunun başını da malum Amerika çekiyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na gittiğimizde Sayın Başkan'la orada bir görüşme fırsatı bulursak Amerika'nın bu noktada attığı adımlar da dile gelecektir, bu konuları da konuşacağız.
Diğer yanda deniz yetki alanları bağlamında Ege'de ve Doğu Akdeniz'de bize dayatmaya çalıştıkları maksimalist tezler var. Bunun da yenilir yutulur bir yanı yok. Türkiye ile doğrudan konuşmak yerine Birleşmiş Milletlerde, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Avrupa Birliğinde ve hatta en güçlü üyelerinden olduğumuz NATO'da bizi sürekli şikayet suretiyle adeta tehdit mekanizmaları çalıştırıyorlar. Bunu tabii kabullenmek mümkün değil. Onların anlayacağı dil neyse biz parantez açarak o dille konuşuyoruz. Anlıyorum ki onlar da anlıyor."
- "Şehitlerimizin bedeli çok ağırdır ve o bedeli de bunlar ödeyecekler"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası bir Suriye operasyonuna ilişkin soruya cevap verirken, Suriye'de birçok terör örgütü bulunduğunu, bunların Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturmasına müsaade etmeyeceklerini vurguladı.
Bu nedenle sahada bu doğrultuda gerekli çalışmaları yaptıklarına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bölücü terör örgütlerine karşı bu çabalarımız, Suriye'nin birliği ve toprak bütünlüğünün de aslında teminatı ama rejim bunlara yönelik herhangi bir tavır şu ana kadar geliştirmedi ve geliştirmiyor. Orada da bu terör örgütlerinin anladığı, anlayacağı bir dil var. Bunlara da o dilden konuşmamız gerekiyor. Türkiye'nin kükremesi ne demek, Türkiye kükrediği zaman nasıl kükrer, onlar bunu da biliyor. Onun için de 'Bir gece ansızın geliriz.' veya 'Bir gece ansızın oradayız.' dediğimiz zaman terör örgütleri bunu biliyor. Nereden biliyor? Cudi'den biliyor. Nereden biliyor? Gabar'dan biliyor. Nereden biliyor? Tendürek'ten biliyor. Nereden biliyor? Bestler Dereler'den biliyor. Nereden biliyor? Bizim sınır ötesi harekatlardan biliyor. Şehitlerimiz oldu. Ama bizim şehitlerimizin bedeli çok ağırdır ve o bedeli de bunlar ödeyecekler ve ödüyorlar."
- Tahıl koridoru anlaşması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna'nın bütün tahılının zengin ülkelere gittiğini, yoksul ülkelere gitmediğini söyledi. 'Bu güzergahın değişmesi, ülkelerin sınırlandırılması gerektiğini konuşabiliriz.' dedi. Siz de Hırvatistan'da yaptığınız toplantıda onu haklı bulduğunuzu söylediniz, Semerkant’ta görüşeceğinizi ifade ettiniz. Burada aslında Rusya tarafından iki konu var, hem kendi gübresinin limanlardan çıkmaması hala hem de yoksul ülkelere tahılın ulaşmaması konusu. Putin, Türkiye'nin hatırına 120 günlük olan süreye müsaade etti ve bu süreyi verdi. Acaba anlaşmayı devam ettirmeme gibi bir talebi olabilir mi? Size nasıl yaklaşır bu konuda, siz nasıl yaklaşırsınız bu zirvede bu konuya?" sorusu üzerine, Semerkant'ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile geniş ve etraflıca olacağına inandığı bir görüşme yapacağını ifade etti.
Bu görüşmede ağırlıklı olarak bu tahıl koridoru meselesini görüşeceklerini dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Doğrusu Sayın Putin'in 'zengin ülkelere gidiyor, fakirlere gitmiyor' yaklaşımını ben doğru buluyorum. Yani bunun böyle yapılmaması lazım. Çünkü burada asıl dert, fakir ülkeleri bu tahıl koridorundan ihya ederek fakir ülkelerin buradan nasibini almalarını ve bu sıkıntılı dönemi aşabilmelerini sağlamak olmalı. Fakat şu anda durum öyle gözükmüyor. Yani Sayın Putin'in dediği gibi o gemiler yine ya gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere doğru gidiyor. Belki de Sayın Putin, Rus ürünlerini bundan dolayı göndermiyor.
Biz tabii Semerkant'taki görüşmemizde artık Rus ürünlerinin de bu gemilerle koridordan gönderilmesini kendisinden rica edeceğiz. Bunun da başlamasını kendisinden özellikle isteyeceğiz. Eğer Rus tahılı da gelmeye başlarsa biz burada bu fakir Afrika ülkelerine varıncaya kadar hepsini en ideal şekilde belli bir sisteme oturtur, bağlarız ve oralara da bu tahılı, diğer ürünleri, hepsini göndeririz. Bunu kendileriyle inşallah açık net konuşacağız. Çünkü özellikle Afrika'da zor durumda olan birçok ülke var ki bu ülkeleri bizim kucaklamamız, bunlara bu ürünleri bir an önce göndermemiz lazım."
- Avrupa'daki enerji krizi
Enerji kriziyle ilgili Avrupa'nın tedbirlerinin hatırlatılmasının ardından yöneltilen "Bu krizden dolayı Avrupa büyük bir mağduriyet yaşıyor, Avrupa'nın Rusya-Ukrayna kriziyle ilgili tutumu değişir mi, öngörünüz ne? Türkiye’nin Karadeniz’de bulduğu doğal gazı Türkiye ne zaman kullanmaya başlayacak, bir tarih verebiliyor muyuz? Eğer yeni rezervler bulunursa Türkiye doğal gaz ihraç eden bir ülke olur mu?" sorusuna cevap veren Erdoğan, yenilenebilir enerji konusunda, doğal gaz sıkıntısı patlak vermediği dönemde başta Almanya ve Fransa olmak üzere ülkelerin çok havalı dolaştığını anımsattı.
Çünkü "Bizim nükleer enerjimiz var." dediklerini aktaran Erdoğan, nükleer enerji dolayısıyla bunların rahat olduklarını söylediklerine dikkati çekti.
Söz konusu ülkelerin, doğal gaz konusunda da sıkıntıları olmadığını söylediklerini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:
"Hatta o aralarda benim Merkel'le de Macron'la da görüşmelerim olmuştu. O görüşmelerde de onlar kömürü, yani termik santralleri kapatacaklarını ve yenilenebilir enerjiye geçeceklerini, hatta hatta nükleer enerji santrallerini de kapatma kararı aldıklarını söylemişlerdi. Mesela Almanya üç santrale indirmişti. Scholz gelince Scholz'la da ben bu konuyu konuştum, 'Ben Merkel'in attığı adımdan geri gitmem. Ben de bu nükleer enerji santrallerini kapatmakta kararlıyım.' dedi. 'Bunu iyi düşündünüz mü?' dedim. 'Evet, çünkü yenilenebilir enerji artık Avrupa Birliğinin ortak bir kararı.' dedi. Baktım Macron da aynı durumda ve ne oldu? Bir ay geçmedi, Almanya hemen Ruhr havzasını açma kararı verdi ki Ruhr havzası Almanya'nın kömürde çok güçlü olduğu, önemli bir termik santral havzasıdır.
Şu anda Almanya Ruhr havzasını, yani termik santrali kullanmaya başladı. Böyle bir duruma geldi. Tabii Rusya keyfinden bu kararları almadı, bu adımları atmadı. Avrupa öyle zannedildiği gibi rahat değil, huzurlu değil. Bu çok farklı bir yere gidiyor. Böyle bir durum var. Hamdolsun bizim şimdilik böyle bir sıkıntımız yok. Rusya bize herhangi bir yaptırım uygulamıyor. Hele hele kendisiyle fiyat konusunda bir görüşmem, konuşmam olmuştu. O konudaki yaklaşımını da bize müspet olarak gerçekleştirirse o zaman zaten 'nurun ala nur' olur. Çünkü bizim de derdimiz, mümkün olduğunca elektriği veya doğal gazı vatandaşımıza daha uygun şartlarda verebilmek. Hele hele 2023 ile birlikte inşallah kendi doğal gazımızı çıkarmamız halinde, onu çıkardığımız andan itibaren biz vatandaşımızın kapısına doğal gazı çok daha ucuza ulaştıracağız. Hedefimiz bu. Şimdilik bu mevcut rezerv, ihraca yönelik bir rezerv değil. Ama Türkiye için çok büyük bir kapıyı inşallah açmış olacağız."
Avrupa'nın, bu kış yaşayacağı krizden dolayı Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili tutumunun değişip değişmeyeceği sorusuna Erdoğan, "Bu kışı atlatmadan öyle bir kararı vermek zor gibi geliyor bana. Çünkü Avrupa için bu kış öyle kolay geçmeyecek, çok sorunlu bir kış olacak, mali noktadan faturası çok ağır bir kış olacak." yanıtını verdi.
(Sürecek)