Biz Sizin Yaşınızdayken!

Önce çocuklarımızı belli kalıplara sokarak kendimizden uzaklaştırdık. Onlara birilerinin deyimiyle ‘Z kuşağı’ ismini koyduk.

Önce çocuklarımızı belli kalıplara sokarak kendimizden uzaklaştırdık. Onlara birilerinin deyimiyle ‘Z kuşağı’ ismini koyduk. Aliler, Ayşeler gitti yerini tek bir kavram aldı. Sanki hepsi tek bir kalıptan çıkmış gibi birinin suçunu diğerine yükledik. Anlamaya değil yargılamaya çalıştık…

Karanlığa ittik…

Bizden uzaklaşan, bizden uzaklaştıkça ‘onlara’ yakınlaşan çocuklarımızın elimizden kayıp gittiğini ne zaman anlayacağız?

Özellikle lise çağındaki gençler öyle bir arafta kalmışlığın içindeler ki… Son zamanlarda çok fazla liseli ile bu konularda görüşüyorum. Bu konular uzmanlık alanım olmasa da bir ebeveyn olmasam da bu aralar fazlaca ilgimi çekmeye başladı. Çünkü hepsi bizim çocuklarımız ve öylece sürüklenip gitmelerini görmek üzücü…

Eğri oturup doğru konuşalım. Eskiden, anne babalar çok fazla çocuklarına özel zamanlar ayırmaya ya da onları takip etmeye gereksinim duymazlarmış. Çünkü tek düze ve normal bir hayat varmış. Sosyal medyanın türlü çeşitli akıl tutulması yaşatan uygulamaları yokmuş mesela…

Fakat geçtiğimiz günlerde çay içip sohbet ettiğim liseli gençlerden öyle farklı tehlikeler duydum ki…

Dehşete düştüm.

Hep duyduğumuz fakat bize sanki uzakmış gibi gelen konuların hemen yanıbaşımızda duran liselerde yaşandığına birinci ağızdan örneklerle şahit oldum…

Bir cenderenin içindeler… Samimi söylüyorum kopup gitmeleri an meselesi. Bu şartlarda bir çocuğun kendini koruması aklıselim hareket etmesi sade ve sadece anne ve babasının yanında olması ile mümkün olabilir.

Bir defa liselerde başta gelen sorun deizm…

Meram’daki bir liseden bir genç arkadaşımla konuştum bu konuyu… Meram’ın en muhafazakar mahallelerinde yaşayan ailelerin çocukları okulda, ‘deist’ olduklarını söylüyorlarmış.

Şu bizim bildiğimiz anam babam şalvarlı annelerimizin çocukları…

Deistlermiş…

Bunu neden tercih ettiklerini sorduğumda sadece popülerite ve aileden farklı olma çabası olduğunu öğrendim.

Ve en acı kısmı ise bunu konuştuğum genç arkadaşım bana kendisinin Müslüman olduğunu fakat arkadaş ortamında bunu dile getirmediğini söyledi.

Evet sayın anneler babalar…

Tüm bunlar Batılı bir ülkenin herhangi bir şehrinde yaşanmıyor. Burada, bizim mahallelerimizde yaşanıyor.

Bunun ardından gelen başka bir sorun şiddet...

Şiddet artık okullarının arka kapılarında değil alenen bahçelerinde yaşanıyor. Şiddetin daha çok akran zorbalığına evrildiğini söylemek mümkün…

Bir gencin, pantolonuyla ya da eskimiş ayakkabısıyla ilgili değil, artık kişiliğiyle, burnuyla, dişiyle ve maddi durumuyla ilgili zorbalık yapılıyor.

Geçtiğimiz günlerde bir genci ağaca bağlayıp kafasında yumurta kıran arkadaşlarını (!) ve okulun ortasında bir genç kızı evire çevire döven diğer kızları görmüşsünüzdür. Tam anlamıyla bu yöne doğru bir gidiş söz konusu…

Gençler bunun da yegane sebebinin Tiktok uygulamasındaki yabancı sayfaların paylaşımları olduğunu söylüyorlar.

Son olarak uyuşturucu ve elektronik sigara en vurucu sorun…

Uyuşturucu ve LGBT+ hakkında ettiğimiz sohbetlere sonra değineceğim...

Fakat, özellikle elektronik sigara anlam veremediğim bir şekilde gençlerin arasında yayılmış durumda… Son dönemde rengarenk şekilde piyasaya sürülen Puff Bar isimli e-sigara gençlerin elinden düşmüyor. Tek bahaneleri bunun içinde nikotin olmadığına inanmış olmaları…

Fakat uzmanlarla konuştuğumuzda durumun hiçte öyle olmadığını görüyoruz.

Görünen tabloda anne babalara çok ama çok fazla iş düşüyor.

Kendi neslimizi kendi elimizle yabancılaştırmadan, onları anlayarak, dinleyerek, diş sıkmadan, el kaldırmadan, düşünerek yaklaşmalıyız.

Acilen biz sizin yaşınızdaykenleri bir kenara bırakıp 21. yüzyıla dönmemiz gerekiyor.

Yaşam Haberleri