Ey sonsuz gökyüzü, ey hırçın deniz, ey yalnız ada,
eyyy kızıl bulutlar!!!
Size diyorum size sesleniyorum;
Duyurmusunuz beni, yada görüyormusunuz halimi?
Ne haldeyim ne hale geldiğimden haberiniz varmı?
Yanan yangınıma neden su olmuyorsun hırçın deniz?
Sırtlanmışım aşk heybemi neden beni yorgan misali örtmüyorsun sonsuz gökyüzü?
Kaçıyorum dünyadan, kaçıyorum benlikten, kaçıyorum kendimden, neden beni saklamıyorsun yalnız ada?
Peki ya sen kızıl bulutlar, hiç insafınız yokmu?
Bizden bile daha kızıl gözleri her gün senin için ağlıyor, her gün senin için yanıp kavruluyor, yüreği yağmur misali;
Rıhtımda Züleyha'nın Yusuf'u gözlediği gibi seni gözlüyor, seni bekliyor, yosun tutan taşlardan, gökyüzündeki kuşlardan,
Somuncu baba'dan, Hacı Bayram Veli'den, Ak Şemseddin'den, Taptuk Emre'den, Aşk diye diye dönen Yunus'dan, Pirlerden, nurlardan seni senden dileniyor diye..
İşte yine burada bu yarım akıllı divane, işte yine burada bu aciz, işte yine burada bu laftan anlamaz aşığın diye hiç benden bahsetmedinizmi?
Yalvarıyorum size ne olur ne olursunuz beni kavuşturun canıma, beni kavuşturun cananıma, beni kavuşturun aşkların en yücesi aşkıma..
Ne olursunuz kavuşturun ne olursunuz....