Modern Hayatın En Büyük Sorunu: Depresyon Epidemisi!

Modern Hayatın En Büyük Sorunu: Depresyon Epidemisi!
 Muhabir
Depresyona giren bir insanın depresyondan çıkması için farklı destek mekanizmalarına ihtiyacı olduğunu söyleyen Psikoterapist ve Aile Danışmanı Dr. Cengiz Doğan, antidepresan ilaçların insana zaman kazandırdığını ve sürede iyileşme sağladığını belirtti.

Depresyonun pandemi gibi ciddi bir sosyal problem olduğunu vurgulayan ve günümüzde antidepresan ilaçların kullanımının artmasıyla ilgili değerlendirmede bulunan Psikoterapist ve Aile Danışmanı Dr. Cengiz Doğan, “Antidepresan ilaçların kullanımı giderek artıyor. Bu nedenlerden birincisi toplumsal yapının değişmesiyle ilgili. Depresyon insani bir hadise ancak toplumun, üretimin, iş hayatının, ilişkilerin, beklentilerin insanın üzerinde önemli bir baskı yaratıyor. Ve her zaman iş ve eğitim yaşamının, çocuklardan yetişkinlerden yüksek bir performans beklentisi var. Dolayısıyla depresyonu sıkışmış bir özne gibi düşünmek lazım. İnsanı yavaş yavaş duygudurum olarak içinden çıkamadığı daha çökkün bir hale getiriyor. Toplumun bir takım beklentileri var. Toplumsal bir yapının tüketim dinamiklerinin değişmesi depresyonun da artışına neden oluyor. İkincisi bireyselleşme; daha kolektif bir yaşamdan, insanların daha fazla birbirleriyle temas ettiği, daha fazla gruplar halinde yaşadığı, büyük ailelerle yaşadığı yapılarda her bir insanın, her bir öznenin kafa yapısı daha farklıydı ve yaşarken başına gelen şeyleri daha farklı açıklıyordu, daha farklı adapte oluyordu, daha farklı kabulleniyordu. Bugün her bireyin inanç yapıları, toplumsala olan sadakati, bağlılığı vs. çok değişmiş durumda. Dolayısıyla herkes kendi iç dünyasıyla, duygusal dünyasıyla, kendi başına baş etmek zorunda. Kendi başına ayakta durmak zorunda. Kendi başına toparlamak zorunda. Bir başka neden de şehirlerin yaşadığımız ortamların değişmesi. İnsanın gittikçe doğadan, tabiattan kopması. Daha deyim yerindeyse duygudurum bozukluğu ve şizofreni gibi birtakım mental bozuklukların artışının yükselen binalarla birlikte paralellik gösterdiği yapılan birtakım batı kaynaklı çalışmalarda gösterilmiş durumda. Şehirleşmenin artışı ve hızın artışı, daha sanal bir zihnin çoğalması, insanlar arasındaki buluşmaların gerçekleşememesi, mesafelerin artışı gibi şehirleşmenin getirdiği meseleler hayatı sanki bir ekrandan izliyormuş gibi, arabaların camlarından, evlerin camlarından izliyormuş gibi insanı doğal ortamından gittikçe koparıyor. Şehirleşme ve toplumsallaşma depresyonunun sıklığını artırıyor diyebilirim. Pandemi gibi beklenmedik şekilde daha global dünya çapında salgın risklerinin yaşanması ve bunlarla bireyler olarak hatta topluluklar ve ülkeler olarak baş edemiyor olmamız kaygı bozukluğunu ve beraberinde depresif duygudurum bozukluklarını artırıyor” ifadelerini kullandı.

whatsapp-image-2024-10-22-at-14-51-21.jpeg

TÜRKİYE’DE ANTİDEPRESAN KULLANIMI ARTIYOR!

Türkiye'de antidepresan kullanımının yıllara göre arttığını belirten Doğan, “Antidepresan kullanımı 2021'de 55 milyon kutu iken, 2022'de yıllık 60 milyon kutuya erişmiş durumda. 2023-2024 güncel verileri elimizde olmasa da bu rakamın daha da arttığını söyleyebiliriz. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye’nin 2021 yılında antidepresan kullanımı grafikte yer alıyor. Veriler Sağlık Bakanlığı tarafından OECD’e gönderilmiştir. Bu verilere göre Türkiye’de 1000 kişi başına tanımlanmış günlük doz 53 olarak görünüyor. Gerek ülkemizde gerekse dünyadaki jeopolitik belirsizlikler artan sürtüşmeler, savaş olasılıkları ya da ekonomik sıkıntılar da insanı depresyona sürüklüyor. İnsanlar tünelin ucunu bir türlü göremiyor, bir türlü ışığa doğru gidemiyor. Çünkü bizi depresif duygudurumlarda tutan şeylerden bir tanesi ya da oraya doğru sürükleyen şeylerden bir tanesi de gelecekte aydınlığı göremememiz, sanki bir yaşama katlanmak zorunda oluşumuz. Bir dönem sabredeceğiz ve düzlüğe çıkacağız gibi bir zihin durumunun, bir beklentinin artık daha azalmış olması. Yıllar geçiyor ve biz bir türlü düzlüğe çıkamıyoruz. Bu tür durumlarda insanlar üzerinde depresif duygu durumu gittikçe artırıyor” diye konuştu.

whatsapp-image-2024-10-22-at-15-13-25.jpeg

Kontrolsüz ilaç kullanımları hakkında uyarılarda bulunan Doğan, “Nöropsikiyatrik ilaçların kullanımı ve bunların uygunsuz kullanımları da bizzat depresyon, kaygı bozukluğu ya da bipolar bozuklukları özellikle manik vakaları artırıyor. Antidepresan kullanımının artışıyla ilgili önemli bulduğum bir diğer neden de küçük yaştan itibaren ileri yaşlara kadar bağımlılık yapan uyuşturucu madde kullanımının artması. Alkol ve uyuşturucu, sentetik uyuşturucu da dâhil olmak üzere yarı doğal veya yarı sentetik uyuşturucu maddelerin kullanımının artması ve bunlara kolay erişimde bu tür duygudurum bozukluklarına yol açıyor. Uyuşturucu toplumumuzda ve dünyada da bir artış gösteriyor. Bunu da dikkate almak lazım” dedi.

antidepresan-kullanimi-neden-artti.png

İLAÇ TEK BAŞINA İYİLEŞTİRMEZ

Antidepresan ilaç kullanımının, kaygı bozukluklarını ve depresyonu ortadan kaldırıp kaldırmadığını açıklayan Doğan, “Antidepresanların en önemli özelliği vücudun nörokimyasalını etkilemesi. Antidepresanların vücuttaki birtakım kimyasalların seviyeleri üzerinde etkileri var. Dışarıdan bir katkıda bulunmuyor kandaki dolaşım seviyelerine etki ettiği bir düzen var. Bu düzende vücutta doğal olarak bulunan serotonin gibi, dopamin gibi, noradrenalin gibi maddelerin dolaşımda kalma sürelerini etkileyerek etki gösteriyorlar. Bunlar kalıcı değişiklikler yaratıyor mu? Evet, bazı vakalarda kalıcı değişiklikler yaratıyor. Bunun nedeni depresyona girmiş insanlarda hayatını toparlayabilmesi için, yaşama tutunabilmesi için, nefes alabilmesi için bir fırsat yaratıyor. İşine gücüne gidebiliyor, sosyal ilişkilerinde kalabiliyor, üretken olabiliyor, okuluna gidebiliyor. İnsan yaşamında bazı değişiklikler yapmaya başladığında depresyondan çıkıyor. İlaçlar insana zaman kazandırıyor. Ancak bazı vakalarda da antidepresan kullanımı dönemsel bir iyileşme sağlıyor. Bu dönemsel iyileşmede hakikaten onu toparlıyor. Fakat yaşadığı yaşam ve düşünce biçimi değişmediği için, dış etkenler, dış ortam ilişkileri değişmediği için, kendi zihin düzleminde birtakım değişiklikler, kendi bilişinde, kişilik dinamiklerinde makul değişiklikler olmadığı için depresyon sanki hayata karşı verilmiş bir cevap gibi, bir sorun çıktığında depresyona tekrar giriyor. Genellikle depresyondaki bütün vakalar için değil ama bazı vakalar için bunların oranı da az değil tabii ki hayatları boyunca tekrarlayan depresyon atakları oluyor. Özetle şöyle diyebiliriz bazı vakaları iyileştiriyor ama hiç de az olmayan bir sayıda depresyon tekrar tekrar nüksediyor. O yüzden bizim genellikle önerimiz depresyon sosyal bir problemdir. Hem de pandemi gibi ciddi bir sosyal problemdir. Depresyon tedavisi için ilaçlar çok kıymetli ancak sosyal hayatın değiştirilmesi, sosyal desteğin sağlanması, psikoterapi gibi desteklerin alınması o kişinin yaşamında depresyonun nüksetmesini tekrarlamasını engeller diyebiliriz” şeklinde konuştu.

raw-antidepresan-devri-kapaniyor-mu-072184133.jpg

TERAPİ GÜNDELİK HAYATIN BİR PARÇASI OLMALI

Terapiyi yaşamda olağan şeylerden birisi olarak değerlendirmek gerektiğini vurgulayan Doğan, “Biz sürekli bir terapistle çalışmak durumunda değiliz. Burada soru şu, ‘İnsanı terapiye ne götürür?’ Hepimiz zaman zaman bir terapist desteğine ihtiyaç duyabiliriz. Benim önerim şu; terapiyi yaşamımızda olağan şeylerden birisi olarak değerlendirmek, algılamak önemli. Her şey için çok zorlandığında, terapiye gitmek yerine, birtakım sorunlarla karşılaşıldığında ve zorlanıp onu aşamadığında bir terapi sürecine katılmak gündelik hayatın bir parçası olabilmeli. Bunun sebebi de çok ileri safhalara gelindiğinde terapi için daha uzun süre ve daha düzenli takip edilmesi lazım. Özellikle depresyon şiddetli bir boyuta geldiyse terapinin etkinliği de azalıyor. Çünkü terapiye gelemiyor, sabah evden çıkamıyor, motive olamıyor. Yoğun depresyon dediğimiz, majör depresyon dediğimiz vakalarda hızlıca ilaç başlamamız gerekiyor. Bu kişiler hayattan ciddi manada el çekmek üzeredir. O yüzden de bu tür durumlarda genellikle ilacı hemen başlatıyoruz. Antidepresanları ya başka ilaçlarla kombine ediyoruz ya da daha ağır vakalarda hastaneye yatış öneriyoruz. Birkaç hafta gerekirse bir ay hastanede kalıyor, toparlıyor. Yoksa bu kişilerin yoğun depresyonla intihar düşünceleri ortaya çıkıyor. Bazıları da intihar girişimlerinde bulunuyorlar” cümlelerini kullandı.

close-up-woman-holding-pills-23-2148369430.jpg

ANTİDEPRESANLARIN UYGUNSUZ KULLANIMI MANİK VAKALARI TETİKLİYOR!

Antidepresanların uygunsuz kullanımının insanların yaşamında birtakım sorunlara yol açtığının altını çizen Doğan, “Reçeteye bağlı ilaçlar normalde reçetesiz alınamıyor. Bir uzmanın, bir hekimin bunu reçete etmesi gerekiyor. Ama gündelik pratikte tedarik edilebiliyor mu bunu bilmiyorum. Arkadaş tavsiyesiyle ya da kulaktan dolma bilgilerle ilaca başlanmasını önermiyoruz. Çünkü antidepresanların uygunsuz kullanımı insanların yaşamında birtakım sorunlara yol açabilir. Örnek veriyorum bipolar bozukluktaki manik atakları tetikleyebilir. Bu oldukça da yaygın bir vaka. Sizin bahsettiğiniz depresyon tek uçlu bir de bunun iki uçlu olanı var biz buna unipolar depresyon diyoruz yani manik depresif bozukluk diye tarif ediliyor. Bunlardan bazıları kendini sıklıkla depresyon olarak gösterir. Şimdi bu vakalarda kulaktan dolma şekilde antidepresanlar kullanıldığında bu kişilerde manik yükselmeler ortaya çıkar. Bu da onların hayatında aşırılıklar, gerginlikler gibi yaşamını dağıtan, ilişkilerini bozan, iş hayatını bozan, okul hayatını bozan şeylere yol açabilir. O yüzden kulaktan dolma bilgileri önermiyoruz. Bir diğeri de kişinin tanısı örnek veriyorum psikoz yani şizofreni ve benzer vakalar olabilir. Bu vakalarda da uygunsuz antidepresan kullanılması kişilerin hayatında ataklara sebep olabilir. Yani şizofreninin derinleşmesine, kontrolsüzleşmesine yol açabilir. Depresyon insani bir şey ve birçok tanıda kişilik bozukluklarında, şizofreni de obsesif kompulsif bozukluk da, kaygı bozukluklarında, fobik bozukluklarda depresyon bunların yanında eşlik edebilir. O yüzden ilaç kullanırken mutlaka bir uzmanla görüşerek bu ilaçların kullanılması, doğru dozlarının belirlenmesi ve takip edilmesini öneriyoruz” ifadelerini kullandı.

DEPRESYON İLAÇLARI BAĞIMLILIK YAPIYOR MU?

Depresyon ilaçlarının kimyasal bağımlılık yapıcı etkileri olmadığını söyleyen Doğan, “Antidepresanların madde bağımlılığı gibi bir durumu yok ancak depresyondan çıkılmasının ya da depresyonun tedavi edilmesinin başka destek mekanizmalarına da ihtiyacı var. Kişi sadece ilacı kullanarak duygu durumunu makul bir şekilde iyileştiriyor. Ama yaşamında onu o hale sokan, depresif duygu durumuna iten şeyler olduğu gibi duruyor yaşamında bir değişiklik yok. Düşünce yapısında bir değişiklik yok bu ilacı bıraktığında tekrar eski haline dönüyor. Bu tür durumlarda da kişi “Daha iyi hissettiğim hali tekrar almam lazım” gibi sanki madde bağımlılığı gibi düşünüyor. Oysa ilaçtan kaynaklanan bir şey yok. İlaç onun iyi hissetmesine, biraz toparlanmasına yardımcı oldu ama o hayatında başka değişiklikler yapmadı, yapamadı. O yüzden de bu bağımlılıkmış gibi algılanıyor. Bazı yüksek dozlardaki antidepresanların aniden kesilmesi tehlikeli. Nörokimyasallara kişi iyileştirilsin diye verilen şeyler vücutta bu maddenin yarattığı ortamı değiştiriyor. Vücut kendi doğal kimyasallarını yeniden organize ediyor. Bunu aniden geri çektiğinde vücut şaşırıyor. Bu geçici süreyle rahatsızlıklara yol açabilir. Kendini iyi hissetmemelere, halsizliklere, baş ağrılarına, gerginliklere yol açabilir. Biz de bu tür durumlarda şöyle diyoruz ilaç bırakılması da yine uzman eşliğinde, dozları azaltılarak, seyrekleştirilerek makul bir süre içerisinde gerçekleştirilmeli” diyerek ilaca bağımlılık diye bir durumun söz konusu olmadığını vurguladı.

major-depresyon-diger-saglik-sorunlariyla-baglantili-olabilir-20191101155139-001.jpg

UZMAN TAVSİYESİ ŞEHİR EFSANELERİNDEN GÜVENLİ

Depresyondaki bir insanın psikiyatri desteği almak istediğinde kulaktan dolma bilgilerle ilaç kullanımına olumsuz yaklaşmaması gerektiğini belirten Doğan, “Biz antidepresanları insanın hayatında, duygularında önemli katkısı olsun diye yazıyoruz. Bu ilaçlar eften püften ilaçlar değil. İnsanın bilinç düzeyinde, duygu düzeyinde etkileri var. O yüzden de bilinçli kullanılması, bir uzman eşliğinde kullanılması ve sadece ilaçtan değil, yaşamımızda bazı değişiklikleri de yaparak bunları kullanmamız önemli. Ve mutlaka terapi desteğine başvurmalarını önemsiyoruz. Özellikle depresif vakalar terapiden oldukça katkı görürler. İlaç kullanırken her zaman bilinçli olmak önemli. Gereksiz korkulara gerek yok. Kulaktan dolma söylentilere de gerek yok. Bunu ben de sıkça duyuyorum. Bazı hastalar ilaç almayı asla istemiyor ama bu durum kendi hayatında ve ailesinde çevresinde önemli bir soruna yol açıyor. Makul, uygun koşullarda ilaç kullanımının insanların hayatlarında çok daha katkısı olabilir, kurtarıcı olabilir. Onun için de ilaçlarla ilgili şehir efsaneleri yaratmanın çok lüzumu yok. İlaç kullanırken uzmanlara güvenmeyi öneriyoruz” diye konuştu.

POLİKLİNİKLER DOLUP TAŞIYOR, SÜRE YETMİYOR!

Hastanelerdeki psikiyatri polikliniklerinde artan hastaların beklentilerine doktorların kısıtlı zamanda gerekli desteği verememeleri konusuna değinen Doğan, “Antidepresan kullanımındaki artışlarda özellikle hastanelerin psikiyatri polikliniğine başvuru sayısı da gittikçe artıyor ve buradaki doktorların hastaya ayırabilecekleri zaman çok kısıtlı durumda. Dolayısıyla ellerindeki tek araç ilaç yazmak ya da yazmamak. Bu da insanların beklentilerini tabii ki karşılayamıyor. Çünkü hastaneye bir sorunla gidiyorlar ama onları dinleyecek bir hekimin olabilmesi lazım. Fakat hekimlerin 5-10 dakika süreleri var. Bir ruh sağlığı görüşmesine ayrılan süre çok az. Doktorun ilaç yazmak dışında bir şansı yok. Hekimin ilaç yazmaması da ayrı bir sorun çünkü ortada bir sağlık problemi var. Bu durumunda sağlık sistemini baskı altına aldığını düşünüyorum” dedi.

•Büşra Gültaş