Ramazan'da İbadetleri Artırmalı

Ramazan'da İbadetleri Artırmalı
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üç aylar -Receb, Şaban, Ramazan- girdiği zaman ibadetine daha fazla düşkünleşirdi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üç aylar -Receb, Şaban, Ramazan- girdiği zaman ibadetine daha fazla düşkünleşirdi. Receb ayı ekim ayıdır; Şaban ayı bakım ayıdır; Ramazan ayı biçim/hasat ayıdır. Demek ki sevapları kazanmak için hazırlıklar üç ayların başında başlıyor ve bu zamana kadar uzanıyor.

Peygamber Efendimiz'in hadis-i şerîfinde bildirildiği üzere Ramazan ayının evveli rahmettir, ortası mağfirettir. Namaz kıldıkça, oruç tuttukça insanın mükâfatları artıyor, afv u mağfirete mazhar oluyor. Sonu da itkun mine'n-nâr, cehennemden âzat olmaktır. Müslümanın kusurlarından dolayı cehenneme düşmesi durumunun kalkması, o tehlikenin kendisinden uzaklaşmasıdır.

فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ

"CEHENNEME GİRMEYİP DE CENNETE GİREBİLENLERE NE MUTLU! İŞTE FEYZİ BULANLAR ONLARDIR." BUYURULUYOR.

Ramazan ayı böyle güzel bir aydır. Üc ayların sonuncusudur, hasat zamanıdır ve hepimizin dilinde olduğu üzere, minarelerde mahyalarda yazıldığı üzere gerçekten on bir ayın da sultanıdır. Ramazan ayı, bizim yıllık hayatımızda ibadete doğru kademe kademe yükselişimizin merhaleleridir. Üç aylar girdiği zaman ibadet bakımından bir kademe daha yükseliyoruz. Kendimize bir gayret veriyoruz, çünkü; "Aman Receb ayı, tevbe ayı geldi, tevbe edeyim, Allah'ın yoluna gireyim, üç aylar geldi." diyoruz. Bu, hem ibadet bakımından yoğunlaşma oluyor hem derece bakımından yükselmemize sebep oluyor. O güzel gayret Regâib kandiliyle başlıyor, Şaban ayıyla devam ediyor. Ramazan geldiği zaman daha da yoğunlaşıyoruz, daha çok ibadet eden bir insan hâline geliyoruz. Mânevî bakımdan daha yükseklere çıkmış oluyoruz.

Ramazan'ın gündüzü oruçla geçecek, gecesi de namazla, niyazla geçecek. Gecesi kıyam, gündüzü sıyam! Kıyam kalkıp namaz kılmak, Allah'a tazarru ve niyaz eylemek demek.

Ramazan'ın özel gece namazı teravih namazıdır. Bu namazın, Hz. Ömer zamanından beri an'anevî olarak içten ve tatlı bir şekilde cemaatle kılınması görülüyor. Onun için teravih namazlarını kılmaya da dikkat edeceği, geceleri böylece ihyâ edeceğiz. Ramazan'ın bir özelliği daha var. Ramazan, Kur'ân-ı Kerîm ayıdır. Peygamber Efendimiz, Ramazan geldiği zaman Kur'ân-ı Kerîm'i Cebrail aleyhisselam ile beraber mukabele ederdi. İnmiş olan âyetleri okurdu, Cebrail dinlerdi. Böylece bir kontrolden geçmiş olur, hafızası tazelenmiş olurdu.

Biz bu an'aneyi devam ettiriyoruz. Hafızlar mihrapta Kur'ân-ı Kerîm okuyorlar; cemaat, Kur'ân-ı Kerîm'ini alıp kar-şıda oturup takip ediyor, dinliyor; ikisi de aynı sevabı alıyor.

Kur'ân-ı Kerîm tekrar edilmiş oluyor. Onun için Ramazan'da Kur'ân-ı Kerîm çalışmamızı da güzelce yapalım. Kur'ân-Kerîm'i ezberlemeye çalışalım, hatmimizi tamamlamaya çalışalım, bir hatim tamam olsun.

Zamanımızı boş geçirmeyelim. Dilin ibadetlerinden birisi de zikirdir. Günümüzün her saatinde, işe de gitsek yolda da yürü sek evde de olsak: otursak da yatsak da kalksak da zikir yapabiliriz. Zikir çok sevaplı bir ibadettir. Hele oruçluyken yapılan zikrin sevabı çok daha fazladır. Onun için zamanımızı boş geçirmeyelim, Allah'ı zikredelim, çokça zikredelim. Bunu Kur'ân-ı Kerîm emrediyor, bu tasavvufî bir çalışmadır.

Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyuruluyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وأصيلاً)

"EY İMAN EDENLER! ALLAH'I ÇOK ZİKREDİN, SABAH AKŞAM O'NU TESBİH EYLEYİN!"

Demek ki Müslüman, âşık-ı sâdık bir kul olacak. Gözü yaşlı bir derviş olacak. Allah'ı hatırından çıkarmayacak, dilinden düşürmeyecek. Severek, âşık bir kul olarak, âşık-ı sâdık bir kul olarak Allahu Teâlâ Hazretlerini hep anacak.

Allahu Teâlâ'yı çok analım. Çünkü insan, Süleyman Çelebi cennet-mekânın; Bir kez Allah dese aşk ile lisân, Dökülür cümle günah misli hazân dediği gibi, bir Allah demekten bile çok sevap kazanıyor.

Zikrin sevabı bire yetmiş bindir. Hele o zikri insan gönlüne indirirse, diliyle söylemeyip de kimse anlamayacak bir şekilde kalbinden Allah Allah diyecek bir ileri derviş durumuna gelirse o zaman bir Allah demenin karşılığı dört milyon dokuz yüz bindir. Onun için gönlümüzden, dilimizden Allah'ı çok zikredelim. Yunus'un bir ilâhisi var, o da çok hoşuma giden bir ilâhi. Şöyle diyor: Yunus sen bu dünyaya niye geldin? Gece gündüz Hakk'ı zikretsin dilin. Evliyâya uğramaz ise yolun, Göçtü kervan kaldın dağlar başında. Dağlar başında yapayalnız, kervan göçüp de bîçâre kalmamak için bu fânî dünyada, bize çeşitli nimetler ihsan eden Rabbimiz'i çok zikredeceğiz. Ramazan Kur'ân ayıdır, zikir ayıdır; dilimizi Kuran'la, zikirle değerlendireceğiz, şereflendireceğiz.

İnsan Ramazan'da diğer zamanlardan daha kuvvetli bir şe-kilde ibadete yoğunlaşıyor; ibadet edici bir kul oluyor. Üç ayların başında bir yoğunlaşma var, Ramazan'da daha büyük bir yoğunlaşma var.

Bir yoğunlaşma daha var: O Ramazan'ın son on gününde itikâftır. İtikâfa giren insan da ister namaz kılsın ister kılmasın, ister uyusun ister tesbih çeksin, Kur'ân okusun, ibadet etsin; hepsi bir. İtikâf eden kimse o mescitte olduğu müddetçe büyük ecirlere eriyor. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuş:

اعْتِكَافُ عَشْرٍ فِي رَمَضَانَ كَحَجَّتَيْنِ وَعُمْرَتَيْنِ

"Ramazan'ın [son] on gününde itikâf edenlere iki hac ve iki umre sevabı vardır." Bir hac değil, iki hac ve iki umre! Ne mutlu Allah'ın yolunda yürüyenlere, o ibadetleri ihya edip Peygamberimiz'in sünnetine tâbi olanlara! İtikâf yapmak sünnettir ve bir beldede hic kimse itikâf yap-mazsa, o beldenin bütün Müslümanları: "Neden Peygamber Efendimiz'in itikâf sünnetine uymadılar?" diye hesaba maruz tutulurlar, mesûl ve sorumlu olurlar. Sonuncu bir yoğunlaşma daha var: İtikâfın içinde Kadir ge. cesi var. Ramazan'ın en mühim özelliklerinden bazılarını sayarken Peygamber Efendimiz şöyle diyor:

فِيهِ لَيْلَةٌ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ

"RAMAZAN'IN İÇİNDE BİR GECE VAR, BİN AYDAN DAHA HAYIRLI!"

Kadir sûresinden de biliyoruz.

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ)

İşte o Kadir gecesi de Ramazan'ın son on günündedir. Onun için Kadir gecesine tam yoğunlaşmak lazım, ibadet bakımından tam melekleşmek, sâfîleşmek lazım. İtikâfa girelim, Kadir gecesini arayalım, Kadir gecesini de ihyâya daha fazla yoğunlaşarak gayret edelim. Kendimiz için dua edelim. İnsanın kendisine dua etmesi hakkıdır. Allahu Teâlâ emrediyor, tavsiye ediyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem emrediyor, tavsiye ediyor; ama sevdiklerimizi, anne babamızı, geçmişlerimizi, bize iyilik yapanları, hocalarımızı, mürşidlerimizi duamızda unutmayalım. Hem dünyamız hem âhiretimiz için, çoluk çocuğumuz için, bütün Müslüman kardeşlerimiz için duayı eksik etmeyelim. Düşünelim ki dünyanın birçok yerinde çok mazlum, çok mağdur, çok perişan, aç, çaresiz, tehlike altında, hâin, zalim insanların hücumuna maruz Müslüman kardeşlerimiz var. Onlara yardım yapamıyoruz. Her tarafları muhasara edilmiş durumda, kurtaracak bir çalışma yapamıyoruz. Maalesef çeşitli dünyevî fitneler ile engellenmiş durumdayız. Bir tek çaremiz var, dua etmek... Çok dua edelim, Allahu Teâlâ Hazretleri onları da mutlu, bahtiyar eylesin, o sıkıntılardan kurtarsın, Ümmet-i Muhammed'e, âlem-i İslâm'a mutluluklar yağsın, gelsin. Bu da çok önemli!

Hayır ve ibadetler kat kat fazla mükafatlandırıldığı için zekâtları da Ramazan'da vermek iyidir. Mecburiyet yok, başka zaman da verilir. Zaten ele geçen zenginliğin üzerinden bir yıl geçtikten sonra buna havalân-ı havl deniliyor zekât farz oluyor. Ama zekâtımızı Ramazan'da vermeyi âdet edinirsek iyi bir şey yapmış oluruz. Çünkü Ramazan'daki ibadetler kat kat katlandırılıyor, mükâfatı çok veriliyor.

Beldemizdeki yakın akrabamızdan başlayarak mutsuz, fakir, yoksul, perişan, hasta Müslüman kardeşlerimize yardım elimizi uzatalım, zekât verelim. Onları mutlu edecek bağışlarda bulunalım. Beldemizin dışındaki âlem-i İslâm'da, dünyanın her yerinde çeşitli perişan, aç sefil Müslümanlar var; onlara emin yollarla, emin bir şekilde zekâtlarımızı göndererek hayırlar yapmaya gayret edelim. Bu da çok büyük sevaplar kazanmamıza sebep olacaktır.

Ramazan ayı ne güzeldir! En güzel vakitlerde, sahurlarda bize ne güzel ibadetler yaptırıyor; teravihler, mukabeleler, sahurda teheccüd namazları... Ne kadar güzel şeyler!

Kim Allah korkusundan oturup ağlarsa, ağlayarak oturursa Allah da onu cennete güle güle sokar, Burada Allah korkusundan ağlıyor; cennete girerken de güle güle girecek. Çünkü Allah onu havfullaha, haşyetullaha sahip ârif kulu diye, kendisine âşık kulu diye, kendisi için gözyaşı dökmüş diye seve seve, sevindire sevindire, gönlünü hoş ederek, gözünden perdeler kaldırılıp da cennetteki mükafatları, köşkleri, hizmetçileri, hûrîleri, gılmanı göre göre, sevine sevine cennete sokacak.

Bu çok önemli! Evet, ibadetlerde biraz sıkıntılar vardır ama sonunda büyük faydalar olacak. Tahsil biraz zordur; ama çocuk iyi bir iş sahibi olsun da ömür boyu rahat etsin diye tahsili yapacak. Ameliyat zordur ama ameliyat olduktan sonra hasta rahat edecek, ağrıları dinecek, sıhhatli olacak, gezecek diye o sıkıntılara katlanmak lazım.

İbadetin de kendine göre sıkıntıları olabilir. Veyahut da bir kulun tefekkür dolayısıyla, kendisinde kusurlarını görmesi dolayısıyla, "Kapında iyi kulluk yapamadım." diye üzülmesi veyahut eski işlemiş olduğu günahlara, "Acaba Allah affetti mi affetmedi mi?" diye endişe etmesi dolayısıyla, "Allah'ın verdiği nimetlere hakkıyla şükredemedi." diye düşünerek gözyaşı dökmesi veya hasretinden, sevgisinden ağlaması... Bunlar da mümkün.

Şemseddîn-i Sivâsî Efendimiz Hazretleri; Göster cemâlin şem'ini yansın oda pervaneler. "Cemâlinin şem'ini ışığını göster de biz de pervane gibi ateşe yanalım." diyor. Süleyman Çelebi, N'ola kim görsem cemâlin ifadesinde de Resûlullah sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu sözü söylediğini naklediyor. Miraçta Mevlâ'sına kavuştuğu zaman; Gece gündüz durmayıp istediğin N'ola kim görsem cemâlin dediğin. "Mevlân benim, gel." diye seslendiği gibi insan Mevlâ'sına hasretinden, O'na kavuşmak iştiyakından, onu görmek arzusun-dan, sevgisinden dolayı da ağlar. Sevgi de insanı ağlatır. Kavu-şamamak, sevgisine vâsıl olamamaktan dolayı da âşık-ı sâdık ağlar.

İnsan her ne şekilde olursa olsun haşyetullahtan ağlar. Allah korkusundan gözünden bir damla yaş damlayan kimse çok büyük sevaba nail olur. Bir damlacık bile olsa... Gözünden dökülen, o Allah korkusundan gözden dökülen gözyaşı damlaları cehennemin ateşini söndürür. O kimse cehenneme girmeyecek, onun için cehennem ateşi bahis konusu olmayacak, kurtulacak demektir. Allahu Teâlâ Hazretleri haşyetullahtan ağlayan, göz-yaşı döken gözü cehenneme atmayacak; cehennemde yakmayacak, o kimse cennete girecek demektir.

Onun için Ramazan ğufran ayıdır, Allah'ın insanları mağfiret ettiği aydır ama bir taraftan da irfan ayıdır, mârifetullaha erme ayıdır. Ramazan çok muhteşem, çok güzel bir aydır.

•Mahmud Esad Coşan’ın Manevi Bahar Mevsimi Ramazan adlı eserinden yararlanılmıştır.2wq

Kaynak:Haber Merkezi