2045 yılında neslimiz tükenecek mi? Sebebi hepimizin evinde!
Dünyanın nüfusunu 8 milyardan 1 milyara indirmek için çeşitli savaşların gündeme geldiğini savunan İstanbul Aile Vakfı Başkanı Üner Karabıyık Gazze’de yaşanan insanlık dramının üremeyi durdurmanın yollarından biri olduğunu belirtti. Karabıyık “Gazze’de soykırım, dünya sathında soykurutma. Nesil meselesi. Buradaki mücadele aslında bir “nüfus savaşı.” Barışçıl bir şekilde dünyanın nüfusunu 8 milyardan 1 milyara indirmek için üremeyi durdurmak gerekiyor. Üremeyi durdurmak için de neslin cinsiyetini elinden almak gerekiyor” dedi.
20 YIL SONRA DÜNYAYA ÇOCUK GELMEYECEK
Karabıyık Shanna Swan adında bir yazarın “Count Down” adındaki kitabında doğurganlığın biteceğini söylediğini hatırlatarak şu cümlelere yer verdi: “Shanna Swan diyor ki “2045 yılında doğurganlık sıfır.” Kadınlarda ve erkeklerde doğurganlık bitecek. Yani çocuk dünyaya gelmeyecek mi? Evet gelmeyecek. Gençleriniz evlenmek istese bile erken yaşta çocuk sahibi olmak istese bile bu gidişte 2045’te doğurganlık sıfır.”
Yeni Şafak'ın haberine göre: Bu argümanın sebebinin ise kimyasallar olduğunu kaydeden Karabıyık, paketli gıdaların nüfusa etkisinden bahsetti. Karabıyık, “Bu kimyasalları biz nereden alıyoruz? Paketlenmiş gıda, kozmetik, temizlik maddeleri. İlginç bir şekilde dönüyoruz; market raflarındaki bu ürünlerin kahir ekseriyetini, boykota konu olan markalar üretiyor. Bir başka konu: “cinsiyet bükücü” kimyasallar. Yani erkek çocuklarında testosteron seviyesini, kız çocuklarında östrojen seviyesini baskılayan; erkeklerde östrojeni, kızlarda testosteronu artıran… Bu zemin üzerine cinsiyet karmaşasına hazır hale getirilen, LGBT propagandası ve dayatması geldiğinde de istatistiklerde “cinsiyet karmaşasından mağdur gençlerin sayısı” böyle roket gibi yukarı çıkıyor“ diye konuştu.
NÜFUSU ÇÖKEN ÜLKE TOPRAK KAYBEDER
2040’ta nüfusun üçte ikisinin LGBT olacağının altını çizen Karabıyık, “Amerika Birleşik Devletleri’nde şu anda 1997-2004 doğumlu gençlerin yüzde 22’si, yani neredeyse her 4 gençten birisi kendini LGBT olarak tanımlıyor. 2040’a geldiğinizde nüfusun üçte ikisinin LGBT olacağı hesaplanıyor. Şimdi nüfustaki bu düşüş trendi, gençlerdeki LGBT’li artış trendi ve ortada bir nüfus savaşı. Demografik olarak çöken ülkeler vatanlarını ellerinde tutamazlar. Tarih boyunca bunun aksi görülmemiştir. Nüfusu çöken ülke toprak kaybeder. Şimdi karşımızdaki yapının nüfusu tüm dünyaya hâkimiyet kurmaya yetmiyor. Bunu yapabilmek için kendisini konumlandırdıktan sonra aşağı doğru yayması gerekiyor. Tabiri caizse “devşirmeler” lazım. İşte onları da biz, toplamını “küreselciler” olarak hayatımızda görürüz” ifadelerini kullandı.
Anlatılanlara komplo teorisi diyebilecek kitleye açıklık getiren Karabıyık şu cümlelere yer verdi:
“Bu konuya meraklı olanlar, etimoloji uygulamaları var: “etimonline” gibi. Bu uygulamalara bir girsinler. “Komplo teorisi” dünyada hangi tarihten sonra daha fazla kullanılmaya başlanmış? Baktığınız zaman 1950’lerden sonra bunun kullanılmaya başlandığını görüyorsunuz. Özellikle de Kennedy suikastından sonra. Kennedy suikastından sonra “komplo teorisi” kavramı çok fazla kullanılmaya başlanıyor. Bu neyi temin ediyor? “Ya bunlar komplo teorisi, bu kadar da olmaz.” demeye başladığında insanlar etraftan gelen bilgileri, bağları, ilişkileri görmezden gelmeye başlıyorlar. Bunu da pekiştirmek adına çürütülebilir, yalanlanabilir çok fazla komplo teorisini de siz ürettiğinizde esas konuyu perdelemiş oluyorsunuz. Böylece toplum duyarsız hale geliyor. İşte bu noktada “komplo teorisi” 1950’lerden sonra hayatımızda ama “komplo pratiği” insanlık var olduğundan beri hayatımızın içerisinde. Bugün, çok basit düşünelim; bir site yönetimi seçiminde bile yaşananlara bakın. Bir oda, borsa seçiminde yaşananlara bakın. Komplo pratiklerine dair yüzlerce örnek görebilirsiniz. İnsanın güç ve iktidar mücadelesi bunu getiriyor. “Komplo”nun da kelimenin köküne baktığınız zaman: “Dar bir dairede birlikte teneffüs eden insanlar.”
Ailenin korunması ve güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Karabıyık iki stratejik adımdan bahsederek konuşmasını sonlandırdı:
“Bunlardan birincisi: Dünya Aile Ajansının, Doğu’yla Batı’nın buluştuğu şehir olan İstanbul’da kurulması ve dünyaya bu teklifi yapması. Yani gelişmişlikte bireyi değil, aile esas alınmalı.
İkincisi: Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları. Hâlihazırda 17 tane var ve beşincisi toplumsal cinsiyet eşitliği. 18’inci amacın eklenmesi gerekiyor. Sürdürülebilirlikte gezegen değil, insan merkeze alınmalı ve ailenin korunması, güçlendirilmesi buraya konulmalı.”
Kaynak:Yeni Şafak